Nāṣir Al-Dīn Al-Albānī was born in 1914 in Shkodra, Albania. Albānī's father, Noah Nejati, immigrated to Damascus due to the policies of King Ahmet Zogu to intimidate Muslims. Syria was a country affected by colonialism under the French mandate during this period. Therefore, Noah Necati enrolled his son in a private school named Madrasat Jamiyyat al-Isaaf al-Khayriyya, not a public school. When he graduated from the primary school, he learned his father's profession, clock repair, and went to the Dar al-Kutub al-Zahiriyya library in Damascus and started to examine the hadith manuscripts there. It is noteworthy that he prepared the indexes of the hadith manuscripts in the library, discovered some manuscripts that the scholars hadn’t been aware of, and revealed manuscripts in some private libraries. His effort made him to be an important hadith scholar in the science of hadith. Albānī did not regularly go through the education of a scholar or school and he trained himself without a teacher. Although he did not have any academic career, nothing prevented him from teaching at the Islamic University of Medina. However, his views quickly sparked controversy at the university and caused his career to end in a short time, from 1961 to 1963.
According to Albānī, the Qur'an and Sunnah should be taken as the basis in order to understand religion, not the fatwas of the imams of the sects. It is not correct to make the sectarian rules a religion and to accept it as Islam itself. Adherence to fiqh sects is not mandatory. After criticizing the views of the sects on many issues, Albānī explains that "there is such a provision in the authentic sunnah on this issue". He also mentions that fiqh sects conflict with hadiths on many issues while using the concept of Fiqh As-Sunnah. He states that a fiqh method based on direct hadiths should be adopted rather than the method of sects. It is seen that Albānī tries to come up with an alternative fiqh for sects while using the concepts of fiqh al-hadith or fiqh as-sunnah. Albani was also criticized by Saud scholars because he took Hadith as a reference instead of the methodology of the Hanbali sect. According to them, Albani’s approach is a threat to the authority of Saud scholars. To Albani, adherence to a sect is the reason for leaving the Hadith. Albānī also had sectarian disagreements with his father, Noah Necati, who was a strong supporter of Hanafi sect. According to Albānī, the reason why his father was a fanatic Hanafi was that he abandoned some hadiths and it is not permissible to abandon the hadith under any circumstances.
To move to Jordan in 1980 began to transform Albani’s understanding of Salafism into a consistent form. Many young people began to gather around him as the students of the Shari'a. Albani's relocation to Jordan was an important starting point for young students, and the number of Salafis increased dramatically. Albani's understanding of Salafism began to take root with the activities of those students. One of the most important activities of the students is to record Albani's speeches. During his time in Jordan, he had been forbidden to preach in public places and mosques. Therefore, his speeches for small groups at home meetings or on different platforms were recorded. It has been one of the most important aspects that distinguishes Albani from contemporary scholars. Most of the conversation recordings are in question-answer format, while the other part consists of conferences, conversations and sermons. All speech recordings are gathered under the title of Silsilat al-Huda wa al-Nur. They consist of subjects such as Sirah, Hadith History, Hadith Method, invitation, jihad, belief and takfir. The recordings of Albani's speech were in Arabic and Albanian. In the study, Albani's understanding of Salafism and its influence on Balkan students will be discussed based on the recordings of his speech in Albanian. Among the students raised by Albani, some went to Jordan from the Balkans. Students have translated his books, set up websites for him, and disseminated their ideas by creating discussion forums and social platforms. However, it can be said that the most effective method for the dissemination of Albani's ideas was the audio recordings of his speeches in Albanian. In this study, audio recordings will mostly be used to understand Albani's thoughts and his effect on young people. In addition, written sources such as books and articles will also be used. The oldest recording which has reached to us is from 1993. These speech recordings were shared by Albani's students on different platforms on social media. Audio recordings consist of conversations from their weekly or monthly chats. Although written sources such as books and articles are included, the scope of the study will be limited to the audio recordings of Sheikh Albani.
Nâsırüddin el-Elbânî, 1914 yılında Arnavutluk'un İşkodra şehrinde doğmuştur. Kral Ahmet Zogu’nun Müslümanları sindirmeye yönelik politikalar uygulaması dolayısıyla, Elbânî’nin babası Nuh Necati Suriye’ye göçmüştür. Suriye bu dönemde Fransız mandası altında sömürgecilikten etkilenen bir ülkeydi. Bundan dolayı Nuh Necati oğlunu devlet okuluna değil Medresetu Cem‘iyyeti’l-İs‘afi’l-Hayriyye ismiyle özel bir okulda yazdırır. İlkokulu bitirdiğinde hem baba mesleğini saat tamirciliğini öğrenir hem de Şam’da bulunan Dârü’l-Kütübi’z-Zâhiriyye kütüphanesine giderek oradaki hadis yazmalarını incelemeye başlamıştır. Onun kütüphanede bulunan hadis yazmalarının fihristlerini hazırlaması, ilim ehlinin varlığından haberdar olmadığı bazı yazmaları keşfetmesi ve bazı özel kütüphanelerdeki yazma eserleri de ortaya çıkarmasıyla dikkat çekmiştir. Onun bu çabası önemli bir hadis alimi olmasını sağlamıştır. Elbânî, düzenli olarak bir rahle-i tedristâttan geçmemiş ve hocasız olarak kendini yetiştirmiştir. Herhangi bir akademik kariyere sahip olmamasına rağmen Medine İslam Üniversitesinde ders vermesine engel olmamıştır. Ancak üniversitede onun görüşleri hızla tartışmalara yol açmış ve kariyerinin 1961'den 1963'e kadar kısa sürede bitmesine neden olmuştur.
Elbânî, dini anlamak için mezhep imamlarının fetvaları değil, Kur'an ve sünnet esas alınmalı gerektiğini savunmuştur. Mezhebi hükümleri din haline getirmek, mezhepleri İslam’ın kendisi olarak kabul etmek doğru değildir. Fıkhi mezheplere bağlılık zorunlu değildir. Elbânî, birçok konuda mezheplerin görüşlerini eleştirdikten sonra “bu konu hakkında sahih sünnette şöyle bir hüküm bulunmaktadır”, şeklinde açıklama yapmaktadır. Ayrıca, fıkhu’s-sunne kavramını kullanırken fıkhi mezheplerin hadislerle birçok konuda ihtilafa düştüklerini zikreder. O, mezheplerin usulünden ziyade doğrudan hadislere dayalı bir fıkıh yöntemi benimsenmesi gerektiğini ifade eder. Elbânî’nin, fıkhu'l-hadis veya fıkhu’s-sunne kavramlarını kullanırken mezheplere alternatif bir fıkıh çıkarmaya çalıştığı görülmektedir. Elbânî, Hanbeli mezhebinin metodolojisi yerine Hadis’i esas alması nedeniyle Suud alimleri tarafından da eleştirmiştir. Çünkü Elbânî’nin bu yaklaşımı, onlara göre Suud alimlerinin otoritesine tehdittir. Ancak Elbânî’ye göre bir mezhebe bağlı kalmak, Hadis’ten ayrılmanın nedeni olur. Elbânî, koyu bir Hanefi mezhebi taraftarı olan babası Nuh Necati’yle de mezhebi anlaşmazlıklar yaşamıştır. Elbânî’ye göre babasının mutaassıp Hanefi olmasının nedeni onun bazı hadisleri terk etmesinden kaynaklanmıştır. Ona göre hiçbir koşulda Hadisi terk etmek caiz değildir.
Elbânî'nin, 1980 yılında Ürdün’e taşınması onun Selefîlik anlayışını tutarlı bir biçime dönüştürmeye başladı. Pek çok genç tâlebetü’lü ilmi’ş-şerî adıyla onun etrafında toplanmaya başladılar. Elbânî'nin, Ürdün’e taşınması genç öğrenciler için önemli bir başlangıç noktası olmuş ve Selefîlerin sayısı çarpıcı bir şekilde artmıştır. İşte bu öğrencilerin yaptıkları faaliyetlerle Elbânî’nin Selefîlik anlayışı kökleşmeye başlamıştır. Bu öğrencilerin en önemli faaliyetlerinden biri de Elbânî’nin konuşmaları kayıt altında almalarıdır. Çünkü Ürdün’de yaşadığı dönemde kamuya açık alanlarda ve camilerde vaaz etmesi yasaklanmıştır. Bundan dolayı ev toplantılarında veya farklı platformlarda küçük gruplara yönelik yaptığı konuşmaları kaydedilmiştir. Bu da Elbânî’yi çağdaş alimlerden ayıran en önemli hususlardan biri olmuştur. Konuşma kayıtlarının büyük kısmı, soru-cevap formatındadır. Diğer kısmı ise konferanslar, sohbetler, vaazlardan oluşmaktadır. Bütün bu konuşma kayıtları Silsiletu’l-Hudâ ve’n-Nûr başlığı altında toplanmıştır. Bunlar Siyer, Hadis Tarihi, Hadis Usulü, davet, cihad, iman ve tekfir gibi konulardan oluşmaktadır. Elbânî’nin konuşma kayıtları Arapça ve Arnavutça dilinde olmuştur. Çalışmada, Elbânî’nin Arnavutça’da yaptığı konuşma kayıtlarından hareketle onun Selefîlik anlayışı ve Balkan öğrenciler üzerindeki etkisi ele alınacaktır. Elbânî’nin yetiştirdiği talebeler arasında Balkanlardan Ürdün’e giden öğrenciler de bulunmaktadır. Öğrenciler onun kitaplarını tercüme etmiş, adına web siteleri kurmuş, tartışma forumları ve sosyal platformlar oluşturarak fikirlerini yaymışlardır. Ancak Elbânî’nin fikirlerinin yayılmasındaki en etkili yöntemin onun Arnavutça yaptığı konuşmaları içeren ses kayıtları olduğu söylenebilir. Bu nedenle çalışmada Elbânî’nin düşüncelerini ve gençler üzerindeki etkisini anlamak üzere daha çok ses kayıtlarına başvurulacaktır. Bunun yanında kitap ve makale gibi yazılı kaynaklardan da istifade edilecektir. Bize ulaşan en eski Arnavutça konuşma kaydı 1993’e aittir. Bu konuşma kayıtları Elbânî’nin öğrencileri tarafından sosyal medyada farklı platformlarda paylaşılmıştır. Ses kayıtları haftalık veya aylık sohbetlerinden yapılan konuşmalarından oluşmaktadır. Kitap ve makale gibi yazılı kaynaklara yer verilmişse de çalışmanın kapsamı Şeyh Elbânî’nin ses kayıtları ile sınırlı tutulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din, Toplum ve Kültür Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Kabul Tarihi | 22 Kasım 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022Cilt: 22 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.