Kur’an dilinin üslubunu belirleyen pek çok unsur bulunmaktadır. Bunlardan birisi de dilin anlam ifade ede en küçük yapı taşlarından birisi olan harflerin taşıdığı anlamların bağlama göre doğru tespiti meselesidir. Bu çalışmada ele alınan ve Kur'an'da, şart, nefiy, sebep ve tekit gibi farklı manalarda kullanılan “إِنْ”edatı da bu harflerden sadece birisidir. “إِنْ” edatı, birlikte kullanıldığı “كَانَ” fiilinin mazi formu ve türevleriyle birlikte Kur'an-ı Kerim’de pek çok âyette geçmektedir. Müfessirler arasında bu âyetlerin yorumu konusunda farklı bakış açılarından kaynaklanan yaklaşımların sonucu birtakım tartışmalar ve yöneldikleri bir takım dilsel izahlar ve tercihler mevcuttur. Çalışma onların bu farklı yönelişlerini Hz. Peygamber’den bize kadar ulaşan tefsir müktesebatı başta olmak üzere ilmi verilerden istifade ederek değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Makale müfessirlerin “إِنْ كَانَ” ifadesinin geçtiği âyetlere yaptıkları yorumlar sonucu ortaya çıkan birtakım mahzurları dile getirmesi ve bunları analiz etmesi bakımından önemli olduğu kadar aynı konuda daha önce yapılan “إنْ كُنْتُمْ” ifadesinin yorumuna gramatik ve problematik yaklaşımları konu edinen makaleye katkı sunması ve onun tamamlayıcısı konumunda olması bakımından da bir o kadar önemlidir. Müfessirlerin “إِنْ”edatının Kur'an'da geçtiği âyetleri tefsir ederken ortaya koyduğu tercihler, daha pratik ve anlam-bağlam açısından sorunsuz olması nedeniyle birini diğerine göre tercihe edilebilir kılmakla birlikte genelde aynı sonuca ulaştırmaktadır. Nitekim Âl-i İmrân 3/164, el-En‘âm sûresi 6/156, el-İsrâ sûresi 17/108. âyet, Yâsîn sûresi 36/29 ve 33. âyetler ve el-Cuma sûresi 62/2. âyetin yorumuna dair ortaya konulan yaklaşımlar bu türdendir. Ancak bazı âyetler vardır ki onların bu âyetleri yorumlarken yaptıkları tercihler ve ortaya koydukları yaklaşımlar birbirinden farklı olduğu kadar birinin diğerinin yaklaşımını yok saydığı ve kıyasıya eleştirdiği bir boyuta ulaşmıştır. Özellikle teolojik konularla ilgili âyetler olan el-Enbiyâ sûresi 21/17. âyet ve Yûnus sûresi 10/94. âyet ve benzeri âyetlerde bu durum çok daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Zira müfessirlerden kimileri dil kurallarını önceleyerek bu âyetlerden ilkinde geçen “إنْ كُنَّا” ifadesine şart anlamı vererek âyeti “eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik” şeklinde tefsir etmişlerdir. Şart anlamının şüphe ifade ettiği ve Allah hakkında şüphe ifade eden bir mananın verilemeyeceği itirazına karşı da çeşitli tevillerde bulunarak bu mahzuru gidermeye çalışmışlardır. Şart anlamının Allah Teâlâ hakkında ortaya çıkardığı bu mahzurlu durumdan kaçınarak anlamı önceleyen bazı müfessirler ise söz konusu ifadeye nefiy anlamı vermişler ve âyeti “biz bunu yapanlardan değiliz/biz eğlence edinenlerden değiliz” şeklinde tefsir etmişlerdir. Benzer bir durum diğer âyet olan Yûnus sûresi 10/94. âyette Hz. Peygamber’e yöneltilen “إنْ كُنْتَ” ifadesinin yorumunda da mevcuttur. Zira âyette geçen “إِنْ” edatına şart manası verilmesi Hz. Peygamber’in kendisine indirilen vahiyler konusunda şüphe etmesi gibi sorunlu bir çeviriyi ortaya çıkarmakta ve bu durum birtakım yanlış anlamaları ve tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu bakımdan Kur’an âyetlerinin yorumunda anlamı öncelemek ve dilsel yaklaşımları da ikinci sırada destekleyici ve tasdik edici bir unsur olarak görmek ya da en azından dilin imkânlar yelpazesi içerinde sunduğu ve daha ilk planda anlamla uyumlu olan alternatif çözümleri dikkatte alan bir yaklaşımı benimsemek, çözüm odaklı bir yaklaşımdır. Bu tavır aynı zamanda ihtiyatlı bir şekilde en baştan bazı yanlış anlamaları ve onun beraberinde getireceği sorunları ve tartışmaları önleme anlamında ilmi bir hassasiyettir. Bunu başarabilen kimi müfessirler olduğu kadar âyetlerin yorumunda dilsel kurallara bağlılıktan vazgeçmeyen ve baktığı zaviyede sabit fikir olan ve neticede kendisini tartışmaların ve eleştirilerin odağında bulan müfessirler de olmuştur.
There are many elements that determine the style of the Qur’anic language. One of them is the issue of the correct determination of the meanings carried by the letters, which are one of the smallest building blocks of language, according to the context. The preposition “إِنْ” which is discussed in this study, and which is used in the Qur’an in different meanings such as condition, nullity, reason, and repetition, is just one of these letters. The preposition “إِنْ” appears in many verses in the Qur’an together with the past form of the verb “كَانَ”and its derivatives. There are some debates among the commentators about the interpretation of these verses because of approaches arising from different perspectives and some linguistic explanations and preferences. The study aims to evaluate their different tendencies by making use of the scholarly data, especially the tafsir data that has reached us from the Prophet. The article is important in terms of expressing and analysing some of the drawbacks that arise because of the commentators’ interpretations of the verses in which the expression “إِنْ كَانَ” occurs, as well as contributing to and complementing our previous article on the grammatical and problematic approaches to the interpretation of the expression “إنْ كُنْتُمْ”. The preferences of the commentators when exegeting the verses in which the preposition “إِنْ” occurs in the Qur’an generally lead to the same result, although one is preferable to the other because it is more practical and meaning-contextually problematic. As a matter of fact, the approaches to the interpretation of Āl al-Imrān 3/164, al-An‘am 6/156, al-Isrā 17/108, al-Yāsīn 36/29 and 33, and al-Jumu‘ah 62/2 are of this kind. However, there are some verses in which their preferences and approaches in interpreting these verses differed from each other to such an extent that one of them ignored the other’s approach and criticised it severely. This is especially evident in the verses related to theological issues such as verse 21/17 of al-Anbiyā and verse 10/94 of Yūnus and similar verses. Some of the commentators prioritised the rules of language and gave a conditional meaning to the expression “إنْ كُنَّا” in the first of these verses and interpreted the verse as “if we had wanted to acquire an entertainment, we would have acquired it from our own side”. In response to the objection that the conditional clauses express doubt and that a meaning that expresses doubt about Allah cannot be given, they tried to eliminate this drawback by making various interpretations. Some of the commentators, who prioritised the meaning by avoiding this drawback of the conditional meaning about Allah Almighty, gave the meaning of negative sentence to the expression in question and interpreted the verse as “we are not of those who do this/we are not of those who entertain”. A similar situation exists in the interpretation of the expression “إنْ كُنْتَ” directed to the Prophet in the other verse, Surah Yūnus 10/94. The interpretation of the particle "إِنْ" in the verse as carrying a conditional meaning can lead to problematic translations that suggest doubt on the part of the Prophet Muhammad regarding the revelations he received. This situation results in various misunderstandings and discussions. Therefore, adopting an approach that prioritizes meaning in the interpretation of Qur'anic verses, while viewing linguistic approaches as secondary and supportive elements—or at least considering alternative solutions within the range of linguistic possibilities that are more immediately aligned with meaning—represents a problem-solving strategy. This stance also reflects a scholarly caution aimed at preemptively preventing certain misunderstandings and their accompanying issues and debates from emerging. While there have been exegetes who have succeeded in this regard, there are also those who have remained strictly bound to linguistic rules in their interpretations, holding fixed views from their own perspective, ultimately finding themselves at the center of discussions and criticisms.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Tafsir |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | July 17, 2024 |
Acceptance Date | December 24, 2024 |
Published in Issue | Year 2024Volume: 24 Issue: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.