İnsanın zaman ile olan irtibatı ilk insan ile başlamış ve her geçen gün artarak devam etmiştir. Bu yüzden her toplum, zaman ve ona dair ölçü birimi tayin etmeye ilgisiz kalmamıştır. Dolayısıyla zamanın ne olduğunu anlama ve ifade etme, gündeminde önemli bir yer tutmuştur. Zamanı, her ne kadar bir şeyin başlama ve bitiş noktası arasındaki süreyi belirleyen bir ölçü birimi olarak algılasalar da üzerinde ittifak ettikleri bir tanımda karar kılamamışlardır. Bu yüzden, tarihî seyir içinde farklı yaklaşım ve tanımlamalar hep söz konusu olmuştur. Bu da her milleti, kendisine has bir anlayış içinde zaman tayin etme sistemi geliştirmeye sevk etmiştir. Bundan dolayı dünyanın farklı yerlerinde yaşayan toplumlar, kendilerine göre vakti tayin etmek için zaman ölçütleri oluşturma gayreti içinde yer almışlardır. İstikrarlı bir şekilde yapılan bu çalışmalar, zamanla gelişerek küresel boyutlara ulaşmıştır. Bunlar arasında güneş, dünya ve ayın hareketlerini esas alanlar, daha isabetli bulgularıyla dikkat çekmeye mazhar olmuşlardır. Bu da takvim oluşturma aşamasına büyük bir hız kazandırmıştır. Bunun akabinde güneşin hareketlerine bağlı olarak Şemsî (Miladî); ayın hareketlerine bağlı olarak da Kamerî (Hicrî) takvim çalışmaları şekillenmeye başlamıştır. Zamanla üzerinde ciddi gayretler sarf edilerek, nihâi hâle kavuşturulmuş ve insanlar nazarında makbul ve meşru birer takvim olarak kabul görmüştür. Adı geçen takvimlerde esas alınan gök cisimleri ve kabul edilen başlangıç noktaları ayrı olduğu için aralarında farklılıklar meydana gelmiştir. Bu da farklı takvimlerim oluşmasına neden olmuştur. Hâliyle bunlardan bir kısmı güneşin, bir kısmı ayın, bir kısmı da başka varlıkların hareketleriyle ilişkilendirilmiştir. Bütün bu alanda sarf edilen gayret ve çalışmaların akabinde Şemsî (Miladî), Kamerî (Hicrî), Celâlî ve Rumî (Hicrî-Şemsî) gibi çeşitli takvimler hızla yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Bu takvimlerden bir kısmı, sahip oldukları ilmî özellikler itibariyle evrensel boyutta, bir kısmı da bölgesel düzeyde kullanılır olmuştur. Küresel bir kabule sahip olan Kamerî ve Şemsî takvimler, yeryüzünde yaygın olarak kullanılan takvimler arasında yer almaya layık görülmüştür. Bu bağlamda insanların hizmetine sunulan ay ve güneşin ne kadar büyük bir nimet olduğunun dikkatten uzak tutulmaması gerekmektedir. Zira güneş, ısı ve ışığı ile ay da karanlık geceleri nuruyla aydınlatarak dünyayı yaşanır kılan unsurlar arasında önemli bir yer tutmuştur. Ayrıca bu gök cisimlerinin takdir edilen yörüngelerinde akıp gitmelerinden istifade edilerek, zamanı belirleme imkânı hâsıl olmuştur. Bu sayede bir taraftan geçmişin sayısı tutulmuş, diğer taraftan da günlük hayat ve gelecek planlanmıştır. Biz de bu anlayış çerçevesinde Hz. İsa’nın doğumunu sıfır noktası kabul eden ve dünyanın hareketleri üzerine temellendirilen Şemsî takvim ile başlangıç noktası olarak Muhammed’in (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicretini esas alarak ayın hareketlerine dayanan Kamerî takvimin verilerini esas aldık. Söz konusu bu iki takvim çerçevesinde, Kur’an-ı Kerim'in bütünlüğünü göz önünde bulunduran bir anlayış ile ayetler ışığında ibâdât-ı mersûme’nin zamanla kayıtlı kılınma yönündeki evrensel ahenge daha yakından bakmaya gayret ettik. Bunun için çeşitli konular içine serpiştirilen kısmî bilgileri dikkate alarak, ibadetler ile takvimler arasındaki ilişkiyi sistematik bir şekilde ayetler eşliğinde ana ve ara başlıklar altında ele alan bir çalışma yapmaya koyulduk. Bunu da tümevarım ve tümdengelim başta olmak üzere, konunun durumuna uygun düşen metotlar yoluyla yapmaya özen gösterdik. Kavlî ve kevnî ayetler çerçevesinde yapılan bu çalışma, ibâdât-ı mersûme’nin belli bir takvime bağlanmasındaki hikmetlere dikkat çekmektedir. Bu durum, elde edilen verilere dayalı olarak sonuç bölümünde vurgulanmıştır. Netice itibariyle yapılan bu çalışma ile alanına bir nevi katkı sağlama hedeflenmiştir.
Man's contact with time began with his adventure on earth, and his contact with it continues to in-crease day by day. That's why every society has always been able to determine time and its unit of measurement. Therefore, understanding and expressing what time is has occupied an important place in its agenda. Because although they perceived time as a unit of measurement that determines the time between the beginning and end point of something, they could not decide on a definition they agreed on. Therefore, there have always been different approaches and definitions throughout the historical course. This has led each nation to develop a time determination system within its own understanding. For this reason, societies living in different parts of the world have endeavoured to establish time cri-teria to determine time according to themselves. Among these, those based on the movements of the sun, earth and moon have attracted more attention. Following this, depending on the movements of the sun, al-Shamsî (Gregorian); depending on the movements of the moon, lunar (Hijri) calendar stud-ies began to take shape. Over time, serious efforts were made on it, and it was finalized and accepted as an acceptable and legitimate calendar in the eyes of people. Since the celestial bodies and starting points accepted in the mentioned calendars are different, differences have occurred between them. This has led to the creation of different calendars. Following the efforts and studies made in this field, various calendars such as Şemsî (Gregorian), Kamerî (Hijri), Celâlî and Rumî began to become wide-spread. Some of these calendars have been used on a universal scale, while others have been used on a regional level. Lunar and Gregorian calendars, which have global acceptance, are among the most widely used in the world. In this context, it should not be overlooked how great blessing the moon and the sun are. Because the sun, its heat and light, and the moon have an important place among the ele-ments that make the world liveable by illuminating the dark nights with its light. In addition, it was possible to determine the time by taking advantage of the flow of these celestial bodies in their pre-scribed orbits. In this way, on the one hand, the past was kept count, and on the other hand, daily life and the future were planned. Within the framework of this understanding, we took the basis of the data of the Gregorian calendar, which accepts the birth of Jesus as the zero point, and the Lunar cal-endar, which takes the migration of Muhammad (pbuh) from Mecca to Medina as its starting point. Within the framework of these two calendars, we have endeavoured to help take a closer look at the universal harmony in the direction of making al-ibādāt al-māsūm registered in time in the light of verses with an understanding that takes into account the integrity of the Holy Qur'an. For this pur-pose, we wanted to make a study that systematically deals with the relationship between worship and calendars under main and sub-headings in the light of verses, taking into account the partial infor-mation interspersed in various subjects. We have taken care to do this through methods that are ap-propriate to the situation of the subject, especially induction and deduction. This study, which was conducted within the framework of literal and divine verses, draws attention to the wisdoms in the binding of al-ibādāt al-mersūma to a certain calendar. This situation is also emphasized in the result section in the light of the data obtained. As a result, this study aims to make a contribution to the field.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Tafsir |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | July 16, 2024 |
Acceptance Date | December 27, 2024 |
Published in Issue | Year 2024Volume: 24 Issue: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.