Kur’ân’da idari yönden toplumsal hayatı inşa edecek temel ilkeler ve sınırlı düzenlemeler yer almış, bunlar üzerine bir toplum kurup yönetmek Müslümanlara bırakılmıştır. Toplumsal kurumlardan nüzul döneminde oldukça sorunlu olan aile yapısında ise kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen ayrıntılı konulara yer verilmiştir. Bu düzenlemelerde eşitlik değil sosyal adalet prensibi dikkat çekmektedir. Kur’ân’da, eşit uygulamalara uygun olmayan bir toplumsal yapı üzerinde, hak-sorumluluk muvazenesinde kadınların durumlarını iyileştirici ve haksızlıkları önleyici düzenlenmeler yapılmıştır. Bu anlamda genel olarak gerçekleşmesi zor olan kökten değişiklikler değil adaleti sağlayacak şekilde ıslahatlar yapılmış; hak, sorumluluk ve sınırlar belirlenmiş; diğer taraftan kadının değeri konusundaki olumsuz algıları dönüştürücü beyanlar yapılarak kadının toplumda daha iyi bir yer edinmesinin önü açılmıştır.
Kur’ân’daki kadın-erkek hak ve sorumluluklarıyla ilgili durum; çağımızdaki cinsiyet eşitliği söyleminin İslam’a aykırı olduğu, İslam’ın iki cinsi Allah’ın (c.c.) kulları ve insan olarak eş değer görmekle birlikte farklılıklarından dolayı bazı hukuk konularında eşit yapmadığı yaklaşımları çerçevesinde delil olarak beyan edilmektedir. Bu iddialar, erkeğin kız gibi olmadığı ifadesinin geçtiği ayet gibi bazı ayet ve hadis rivayetleriyle de desteklenmektedir. Bu bağlamda aile ve toplum hayatında kadınla erkeğin eşit olamayacağı düşüncesinin sadece kültürel dinamiklerden değil aynı zamanda yaratılıştan da kaynaklandığı fikri ortaya konmaya çalışılmaktadır. Böylece çağın gerektirdiği adalet anlayışı ve bunun getirdiği eşitlik ilkesi kapsamındaki yeni durumlara, pratikte önüne geçilemese de düşünsel planda kapılar kapanmaktadır.
Günümüzde, cinsiyet eşitliğinin imkânsız olduğuna delil getirilen ayetlerle ilgili yaklaşımlara bakıldığında, ayetlerin ait olduğu metin içi ve metin dışı bağlamdaki maksadının veya ayetle ilgili tefsirlerdeki farklı görüşlerin ihmal edilmesi, lafızlardaki hususi olduğu anlaşılan durumların umumileştirilmesi veya hükme konu olmayacak bir husustan fıkhi sonuçlar çıkarılması, çağımız eşitlik anlayışının İslam’ın genel ilkelerine değil kültürel durumlara kıyas edilerek değerlendirilmesi gibi hatalar görülebilir. Bu durumu ortaya koymak amacıyla yapılan bu çalışmada, Āl-i ʿİmrān 3/36. ayetteki “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin cinsiyet eşitsizliği bağlamında tarihten günümüze ne şekillerde tefsir edildiği, bunlardan hangi sonuçların çıkarıldığı ve çıkarılabileceği tespit edilmiş ve değerlendirilmiştir. Böylece ilgili ifade, adalete ve cinsiyet eşitliğiyle kastedilen manaya engel midir sorusuna cevap aranmıştır.
Çalışmada ulaşılan sonuçlara göre “Erkek, kız gibi değildir” ifadesinin tefsirleri çoğunlukla iki cinsin mutlak değil nisbî olarak mukayesesi etrafında şekillenmiştir. Bu mukayesede ayetin bağlamından hareketle erkeğin din hizmetinde kıza nazaran faziletinden söz edildiğini düşüneneler olduğu gibi din hizmetine adanmış bir kız olan Hz. Meryem’in toplumun önem verdiği erkeğe nazaran daha değerli olduğundan söz edildiğini düşüneneler de olmuştur. Böyle olsa bile ayet bazılarınca hukuk alanına çekilerek erkeğin insan ve kul olarak kadınla eşit olduğu alanlar dışında faziletli olduğu, yaratılışındaki üstünlük ve buna göre yüklendiği sorumluluklarından ötürü toplumsal hayatta kadınla eşit olamayacağı bağlamında yorumlanmaktadır. Ancak ayetteki ifade hükme konu ya da esas olacak bir ifade değildir. Çünkü önceki şeriatlarla ilgili bir konudadır; erkeğin daha üstün olduğunu kastetmesi durumunda çoğunlukla Hz. Meryem’i doğuran annenin, toplumundaki teamüller doğrultusundaki telakkisini gösterir şekilde tefsir edilmiştir ve bu durumda erkek ve kızın umumi anlamda değil din hizmetindeki eşitsizliğini ifade etmektedir. Bu nedenlerle ayetteki ifade, çağımızdaki kadın ve erkeklerin toplumsal alanda eşit hak, özgürlük ve fırsatlara sahip olmasını amaçlayan cinsiyet eşitliği ve bunun önündeki kültürel vb. türden engellerin kaldırılmasını amaçlayan toplumsal cinsiyet eşitliği söylemine, bu çalışmada kastedilen çerçevede engel değildir. Nitekim hukuki eşitlik, herkesin birbirinin aynı olması demek olmayıp aynı akıl, yetenek ve çıkara sahip olmasını ifade eder ve bu yönüyle adaletin kapsamındadır, onun bir aracıdır. Adalet zaman ve yerine göre dağıtıcı adaletle sağlandığı gibi yerine göre eşitlikle sağlanabilir.
Yok
Yok
Yok
In the Qur'an, there are basic principles and limited regulations that will build social life in terms of administration, and it is left to Muslims to establish and manage a society on them. In the family structure, which was one of the social institutions that were quite problematic during the descent period of the society, detailed issues regulating male-female relations were included. In these regulations, the principle of social justice, not equality, draws attention. In the Qur'an, arrangements have been made to improve the situation of women and prevent injustices on a social structure that is not suitable for equal practices in the balance of rights-responsibility. In this sense, reforms were made in a way to ensure justice, not radical changes which were difficult to become reality; rights, responsibilities and limits have been determined; on the other hand, the way for women to gain a better place in society was paved by making statements that transform negative perceptions about the value of women.
The situation regarding the rights and responsibilities of men and women in the Qur’an is declared as evidence within the framework of the approaches that the discourse of gender equality in our age is against Islam and although Islam sees the two sexes as equal as servants of Allah and human beings, it does not make them equal in some legal matters due to their differences. These claims are also supported by some verse and hadith narrations, such as the verse in which the statement that a male is not like a female. In this context, it is tried to put forward the idea that men and women cannot be equal in family and social life stems not only from cultural dynamics but also from creation. Thus, even though it cannot be prevented in practice, the doors are closed on the intellectual level to the new situations within the scope of the understanding of justice required by the age and the principle of equality brought by it.
Today, when considering the approaches to the verses used as evidence that gender equality is impossible, mistakes can be seen such as neglecting the purpose of the verses in the context of the text and extra-textual context or neglecting the different views in the commentaries about the verse; generalizing the situations that are understood to be specific to words or drawing legal conclusions from an issue that will not be subject to a judgment and evaluating the mentality of equality in our age by comparing it to cultural situations, not the general principles of Islam. In this study, which was carried out to reveal this situation, it was determined and evaluated how the expression "The male is not as the female" in Āl-i ʿİmrān verse 36 has been interpreted in the context of gender inequality from history to the present, which conclusions are drawn and can be drawn from them. Thus, an answer has been sought to the question of whether the related expression is an obstacle to justice and to the meaning of gender equality.
According to the results reached in the study, the interpretations of the expression "The male is not as the female" are mostly shaped around the comparison of the two genders, not absolute but relative. In this comparison, based on the context of the verse, there are some who think that the virtue of the man in religious service compared to the girl is mentioned, and there are also those who think that the Virgin Mary, a girl devoted to religious service, is honored compared to the man that society attaches importance to. Even so, the verse is drawn to the field of law by some, and it is interpreted in the context that man is virtuous, except in areas where he is equal to woman as a human being and as a servant of God, and he cannot be equal to women in social life due to the superiority in his creation and the responsibilities he has assumed in accordance with this superiority. However, the expression in the verse should not be made the subject or basis of a decree as it is about a subject related to the previous shari'ahs and as it is mostly interpreted in a way that shows the conception of the mother who gave birth to Mary in line with the customs in her society if it means that the man is superior and in this case it expresses the inequality in religious service, not in a general sense. For these reasons, the expression in the verse does not prevent to gender equality discourse in our age, which aims to ensure that women and men have equal rights, freedoms and opportunities in the social arena, as it does not prevent to social gender equality discourse, which aims to remove cultural barriers to gender equality. As a matter of fact, legal equality does not mean that everyone is the same, but that they have the same mind, ability and interest and in this respect, it is within the scope of justice, it is an instrument of it. Justice can be provided by distributive justice according to time and place, as well as by equality according to place.
Yok
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Project Number | Yok |
Publication Date | December 30, 2022 |
Acceptance Date | September 4, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.