Kur’an’ı Kerim tarihin farklı dönemlerinde yaşayan peygamberlerin yaptığı dualardan çeşitli örnekler vermektedir. Bu duaların bir kısmı inkârda direnen toplumun azaba uğramasını talep yani beddua niteliğine sahiptir. Geleneksel kabule göre Hz. Musa tarafından dillendirilen Yûnus sûresi 88. ayetteki dua ifadelerinin de benzer vurgular taşıdığı söylenebilir. Şöyle ki Hz. Musa Yüce Allah’tan maddî refah ve zenginliğin aldatıcı cazibesine kapılan Firavun ve eşrafının mal ve servetlerini yok etmesini, kalplerini katılaştırmasını, nihayetinde de bu gürûhun iman etme emaresi göstermeden canlarını almasını istemektedir. Müteakip ayetlerde bu duanın kabul edildiği belirtilmekte ayrıca Firavun başta olmak üzere inkârcıların suda boğulma suretiyle cezalandırıldığı bilgisi paylaşılmaktadır. Muhtemelen Hz. Musa’nın dua ifadelerinin mana ve maksadını belirleyen en önemli karine, metin içi bu bağlamdır. Ayetin içinde bulunduğu pasaj hiç şüphesiz doğru mana ve yoruma ulaşmada çok büyük katkı sunan önemli bir karinedir. Ancak bağlamdan yola çıkılarak ulaşılan sonucun ayetin kendi iç bütünlüğü ile tutarlı olması ayrıca konuyla ilgili diğer ayetlerdeki veriler ve Kur’an’ın vazettiği ilkelerle desteklenmesi ya da en azından çelişmemesi gerekmektedir. Aksi bir durum ayetin vermek istediği mana ve mesajın buharlaşması veya yanlış anlaşılmasına yol açabilir. Hz. Musa’nın Yûnus sûresindeki dua ifadelerini değerlendirmede bu ilkeler yeteri kadar işlevsel kılınmamış, hatta çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Bunun sonucunda konu sadece kavimlerini irşad etmekle sorumlu peygamberlerin beddua edip edemeyeceği meselesine indirgenmiş, vahiy tarafından inkârcılıkları tescillenen toplumlar hakkında bedduanın câiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Ancak Hz. Musa’nın duası müstakil bir şekilde ele alındığında konuyla ilgili rivayetler Firavun ve eşrafının mal ve servetlerinin hârikulâde bir şekilde kullanılamaz hale geldiğini nakletmektedir. Bu bilgi Hz. Musa’nın duasıyla gerçekleşen hadisenin Firavun öncülüğündeki müşrik gürûhun başlarına gelen kıtlık, sel baskını, çekirge, haşere ve kurbağa istilası gibi büyük bir felâket olduğunu ortaya koymaktadır. Bu felâketler konuyla ilgili diğer ayetlerde vurgulandığı şekilde müşrik gürûhun inkârda diretmelerine sebep olan kibir, gurur gibi kötü duygulardan arındırarak iman etmelerini sağlama hedefine yöneliktir. Zira Kur’an-ı Kerim çeşitli zorluk ve sıkıntılarla yüzleşen insanın kulluk yapmaya uygun bir hâlet-i ruhiyeye bürüneceğinden bahsetmektedir. Böyle bir tavır başlarına gelen her bir musibetten sonra Hz. Musa’dan yardım isteyen Firavun ve eşrafı için de geçerlidir. Meselenin bu boyutu Hz. Musa’nın duasının sonucunda vuku bulan felâketin de aynı amaca hizmet ettiğini göstermektedir. Ancak dua ifadelerindeki işaret dışında bu hadisenin sarahaten zikredilmemesi, diğer felâketlere göre geri planda kalmasına sebep olmuştur. Buna rağmen söz konusu hadise Hz. Musa’ya bahşedilen dokuz mucize arasında gösterilmiş, en şiddetli şekilde vuku bulan son felâket olduğu belirtilmiştir. Bu hadise de dahil Mısır’da yaşanan felâketler Hz. Musa’nın nübüvvetinin delili olması itibarıyla “mucize”, inkârcı gürûhu cezalandırarak ibret almasını sağlaması yönünden “azap” olarak adlandırılmıştır. Dolayısıyla Hz. Musa’nın yaptığı duayı inkârda direnen kavminin topyekûn helâk edilmesini talep olarak yorumlamak mümkün değildir. Konuyla ilgili diğer ayetlerin yanı sıra dua ifadelerinde zikredilen kelimeler de Hz. Musa’nın beddua etmediğini aksine kötü davranışların pençesi altındaki toplumun ıslah ve terbiyesini arzuladığını vurgulamaktadır. Zaten Kur’an-ı Kerim nihâi azap sürecinin insanların birtakım sıkıntı ve dertlerle boğuştukları bir zaman diliminde değil, bolluk ve refah içerisinde tahakkuk
edeceğini beyan etmektedir. Duanın kabulüyle gerçekleşen olayın Mısır’da yaşanan son felâket olduğu dikkate alındığında suda boğulma hadisesinin bu felâketin ardından gerçekleştiği söylenebilir. Konuyla ilgili nakledilen bilgiler de iki olay arasında yaklaşık kırk yıllık bir sürenin bulunduğunu bildirmektedir. Bu bağlamda Hz. Musa yaptığı dua ile Yüce Allah’tan bolluk ve refahın verdiği azgınlıkla iyice yoldan çıkan ve helâk edilmeleri an meselesi olan halkının diğerlerinden farklı olarak akıllarını başlarına getirecek çok şiddetli bir musibetle yüzleşmelerini arzu etmektedir. Azgınlık ve sapkınlıkları maddî imkânlardan kaynaklandığı için yaşanan felâket ekonomik hayata büyük bir darbe indiren mahiyette tahakkuk etmiştir. Ancak Hz. Musa’nın beslediği iyi niyet ve ümide rağmen söz konusu felâket iman noktasında halkına bir fayda sağlamamış, sıkıntılarla geçen dönemin ardından yaşanan bolluk ve refah ortamında suda boğularak helâk olmuşlardır. Bu bakımdan dua ifadeleri Hz. Musa’nın Yüce Allah’tan inkârda direten halkına son kez de olsa bir fırsat verme talep ve arzusunu, aynı zamanda da halkının iman etmesi için sergilediği azami gayret ve çabayı yansıtmaktadır.
The Quran gives various examples of prayers made by prophets living in different periods of history. Some of these prayers are demand for the punishment of the society that insists on denying. It can be said that the prayer expressions voiced by Moses in verse 88 of Sura Yunus, bear similar emphasis. That is to say, Moses asks Allah to destroy the property and wealth of Pharaoh and his notables, who are caught by the deceitful attraction of material wealth and wealth, to harden their hearts, and ultimately to take their lives before believing. In the following verses, it is stated that this prayer was accepted and that the deniers, especially the Pharaoh, were punished by drowning in the water. Probably the most important presumption that determines the meaning and purpose of Moses' prayer expressions is this context within the text. However, the conclusion reached based on the context should be consistent with the internal integrity of the verse and should be supported or at least not contradicted by the principles preached by the Quran. Otherwise, it may cause to evaporate or misunderstand the meaning and message of the verse. These principles were not sufficiently functional and ignored in evaluating the prayer expressions of Moses in Sura Yunus. As a result, the issue was reduced to the question of whether the prophets who were responsible for guiding their people could curse or not.
However, when the prayer of Moses is handled separately, the rumors on the subject convey that the properties and wealth of the Pharaoh and his notables became unusable in an extraordinary way. It reveals that this incident was a great disaster such as famine, flood, locust invasion, pest and frog epidemic that befell the polytheist group led by Pharaoh. These disasters are aimed at helping the disbelieving people to believe by purging them from bad feelings such as arrogance and pride that cause them to insist on denial. Because the Quran mentions that people who face various difficulties and troubles will adopt a state of mind suitable for worshiping. This aspect of the issue shows that the disaster that occurred as a result of Moses' prayer also served the same purpose. However, as in other disasters, the fact that it is not mentioned explicitly, except for the sign in prayer expressions, has caused this event to remain in the background. Despite this, the event in question was shown among the nine miracles bestowed on Moses, and it was stated that it was the last disaster that took place in the most severe form. Therefore, it is not possible to interpret the prayer expressed by Moses as a demand for the destruction of people who insist on denial. In addition to the other verses on the subject, the words mentioned in prayer expressions also emphasize that Moses did not curse; on the contrary, He desires improvement and education of society under the claws of bad behavior. As a matter of fact, the Quran declares that the final torment process will occur in abundance and prosperity, not in a time when people struggle with some troubles and problems. Considering that the event that took place as a result of the acceptance of prayer was the last disaster in Egypt, it can be said that the drowning event took place behind this disaster. The information reported on the subject indicates that there is a period of approximately forty years between the two events. In this context, Moses, with his prayer, asks Allah to confront a very severe calamity that will sober up, unlike the others who were devastated by the abundance and prosperous life and whose destruction was a matter of time. However, despite the hope that Moses carried, the disaster in question did not benefit them at the point of faith, and they were destroyed by drowning during the prosperous life that followed the period of troubles. In this respect, the expressions of prayer reflect the request of Moses to Allah to give an opportunity to his people who insist on denial, even for the last time, and at the same time, the maximum effort of his people to believe.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2021 |
Acceptance Date | May 28, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.