Ottoman legal thought was shaped largely by the synthesis of Ḥanafī jurisprudence and the legal legacy inherited from earlier Turkic-Islamic states. In the early 16th century, parallel to the expansion of Ottoman territories, several institutional legal reforms were introduced. One such reform required judges (qāḍīs) to issue rulings based on the most authoritative opinions within the Ḥanafī school, with the aim of establishing legal uniformity across the empire. This policy gradually influenced both the methods of legal instruction and the structure of juristic authorship. Within this context, Tarjīḥ al-bayyināt, a work authored by Vankulu Meḥmed Efendi (d. 1000/1592) in the early 16th century, laid the foundation for a distinct genre that would be further developed in subsequent centuries under similar titles and formats. These works remained among the primary reference sources for Ottoman qāḍīs, offering systematic guidance on how to adjudicate cases involving multiple valid evidentiary claims (bayyināt), in accordance with the most reliable Ḥanafī opinions. In doing so, the Tarjīḥ al-bayyināt literature synthesized scattered procedural principles found in classical fiqh texts and presented them in a coherent analytical framework, thus making a unique contribution to Islamic legal thought. Emerging within the Ottoman domain from the 16th century onward, this literature reflects the dynamic and reform-responsive character of both Ḥanafī jurisprudence and the Ottoman legal order. Nevertheless, a substantial portion of this rich corpus remains in manuscript form, preserved in libraries yet awaiting comprehensive scholarly engagement.
Although existing studies have shed light on the Tarjīḥ al-bayyināt tradition, they often fail to examine it within a holistic framework that considers its historical and socio-legal background, reasons for its emergence, its role within the Ḥanafī madhhab, and its influence on later juristic and judicial literature. This study aims to address this gap by analyzing the historical origins and methodological development of the Tarjīḥ al-bayyināt literature, while also assessing its place within Ḥanafī legal theory and its impact on Ottoman judicial practice. This study seeks to address the following central question: "What was the role of the Tarjīḥ al-bayyināt literature within the framework of the legalisation process of fiqh in the Ottoman Empire, and how should its significance be evaluated from the perspective of Ḥanafī fiqh? What social, political, and legal developments paved the way for this process? What factors contributed to the continuous development of this literature up until the late Ottoman period?" To answer this question, the study adopts a qualitative content analysis approach, combining both historical and conceptual dimensions. The primary sources of the research consist of unpublished or manuscript copies of Tarjīḥ al-bayyināt works, alongside relevant academic literature that explores the intersection of Ḥanafī jurisprudence and the Ottoman legal system.
In the broader context of Ottoman-Hanafī procedural development, the literatures of adab al-qāḍī, rasm al-muftī, and finally tarjīḥ al-bayyināt represent successive stages of juristic formation. Adab al-qāḍī initially outlined the ethical responsibilities of judges, but over time evolved into a more institutionalized discipline detailing the rules, authorities, and structures of Islamic court procedures. Rasm al-muftī literature, while originally addressing muftīs, came to serve as a guide for judges engaged in ijtihād-based rulings. Tarjīḥ al-bayyināt, representing the most technical and narrow field among these, systematizes the decision-making process in cases of conflicting or equally weighted evidences. In Ottoman practice, judges typically began with furūʿ works (classical fiqh and fatwā texts) to resolve cases. If a solution could not be found there, they would turn to principles derived from uṣūl al-fiqh and qawāʿid fiqhiyyah. However, in situations involving evidentiary conflict, such as contradictions in witness testimony or equal-weighted bayyināt, these sources proved insufficient. At such points, the Tarjīḥ al-bayyināt literature functioned as a specialized resource offering procedural clarity and technical legal tools. In conclusion, the Tarjīḥ al-bayyināt literature is not merely a genre within Islamic legal writing but constitutes a well-institutionalized juristic framework that encapsulates legal stability, procedural rigor, and scholarly depth. It stands as a unique contribution of the Ottoman-Hanafī legal tradition and remains a largely unexplored yet significant domain within Islamic jurisprudence.
Islamic Law Ottoman Law Ḥanafi Fiqh Preference of Legal Evidences Judicial Reasoning Methods
Osmanlı hukuk düşüncesi, büyük ölçüde Hanefî fıkhı ile önceki Türk-İslam devletlerinden tevarüs eden hukukî birikimin senteziyle şekillenmiştir. 16. yüzyılın başlarında, Osmanlı topraklarının genişlemesine paralel olarak hukuk sisteminde bazı kurumsal düzenlemelere gidilmiştir. Bunlardan biri, hukukî birlik sağlamak amacıyla kadıların Hanefî mezhebi içindeki en sahih görüşle hüküm vermeye mecbur tutulmasıdır. Bu uygulama, zamanla hem tedrisat yöntemlerini hem de fıkıh literatüründeki telif anlayışını etkilemiş; bu çerçevede, 16. yüzyılın başlarında Vankulu Mehmed Efendi (öl. 1000/1592) tarafından kaleme alınan Tercîḥü’l-beyyinât adlı eser, sonraki yüzyıllarda benzer isimler ve içeriklerle gelişerek özgün bir literatür meydana getirmiştir. Bu eserler, özellikle Osmanlı’nın son dönemlerine kadar kadıların başvuru kaynakları arasında yer almış; temel olarak hâkimin birden fazla muteber beyyine ile karşılaştığı durumlarda, Hanefî mezhebinin en güçlü görüşü doğrultusunda nasıl karar vermesi gerektiğini sistematik biçimde ortaya koymuştur. Böylece, daha önce klasik fıkıh eserlerinde dağınık hâlde yer alan muhakeme esaslarını derleyip analiz ederek, alana özgün bir katkı sunmuştur. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı coğrafyasında ortaya çıkan bu eserler, Hanefî fıkıh literatürünün ve Osmanlı hukuk yapısının dinamik ve gelişime açık niteliğini yansıtan önemli örneklerdir. Ancak bu zengin literatürün büyük bir kısmı hâlen yazma eser hâlinde kütüphanelerde bulunmaktadır.
Mevcut akademik çalışmalar Tercîḥü’l-beyyinât literatürüne katkı sunsa da bu eserlerin tarihsel ve sosyo-hukukî bağlamı, doğuş nedenleri, Hanefî mezhebi içindeki yeri ve sonraki fıkıh ve yargı literatürüne etkisi bakımından bütüncül bir çerçevede ele alınmadığı görülmektedir. Genellikle metin merkezli veya örnek analiz düzeyinde kalan bu çalışmaların ötesine geçmek amacıyla hazırlanan bu çalışma, Tercîḥü’l-beyyinât literatürünün tarihî kökenlerini ve metodolojik gelişimini analiz etmeyi; aynı zamanda Hanefî fıkıh düşüncesi içindeki konumunu ve Osmanlı’daki yargılama pratiğine olan etkilerini tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda çalışmanın temel problemi, "Osmanlı’da fıkhın hukuksallaşma süreci çerçevesinde Tercîḥü’l-beyyinât literatürünün rolü nedir ve Hanefî fıkhı açısından önemi nasıl değerlendirilmelidir? Bu sürecin öncüsü olan sosyal, siyasal ve hukuki gelişmeler nelerdir? Literatürün Osmanlı son dönemine kadar süreklilik arz edecek şekilde ilerlemesinde hangi amiller etkili olmuştur?" gibi soruların etrafında şekillenmektedir. Araştırma, bu soruya cevap bulmak amacıyla nitel içerik analizine dayalı tarihsel ve kavramsal bir inceleme yöntemi benimsemiştir. Veri kaynağı olarak, çoğu yazma hâlinde bulunan Tercîḥü’l-beyyinât eserleri ile Hanefî fıkhının Osmanlı hukuk sistemiyle kesişimini ele alan akademik literatür esas alınmıştır.
Edebü’l-kādî, resmü’l-müftî ve nihayetinde Tercîḥü’l-beyyinât literatürü, Hanefî muhakeme usûlünün tarihsel gelişiminde ardışık aşamaları temsil etmektedir. İlk aşamada hâkimin yargı etiğine ilişkin sorumluluklarını belirleyen edebü’l-kādî, zamanla usûlî ve kurumsal bir boyut kazanmıştır. Ardından gelen resmü’l-müftî literatürü, başlangıçta müftülere yönelik olsa da ictihadî sorumluluk taşıyan hâkimler için de rehberlik edici bir alan hâline gelmiştir. Tercîḥü’l-beyyinât ise, özellikle beyyinelerin çatıştığı dar ve teknik yargı anlarında, hâkimin başvuracağı tercih yöntemlerini sistematize eden en ileri aşamayı temsil eder. Fürû‘, usûl ve kavâid literatürleri, Osmanlı yargı sisteminde hâkimin başvurduğu başlıca kaynaklardır. Hâkim öncelikle fürû‘ kitaplarında meseleyi çözmeye çalışır; bu mümkün değilse, usûl ilkeleri ve kavâid çerçevesinde çözüm üretir. Ancak delillerin çatışması, beyyinelerin eşit ağırlıkta olması veya şahitlikte çelişki gibi teknik durumlar söz konusu olduğunda bu kaynaklar yetersiz kalabilmekte; bu noktada Tercîḥü’l-beyyinât literatürü devreye girmektedir. Sonuç olarak Tercîḥü’l-beyyinât literatürü, yalnızca bir fıkıh yazın türü değil; aynı zamanda hukukî istikrar, fıkhî derinlik ve kurumsallaşmış bir içtihat geleneğini yansıtan Osmanlı-Hanefî yargı sisteminin özgün bir ürünüdür. Bu bağlamda söz konusu literatür, farklı yönleriyle hâlâ keşfedilmeyi bekleyen, Osmanlı’nın Hanefî fıkhına yaptığı önemli katkılardan biridir.
İslam Hukuku Osmanlı Hukuku Hanefi Fıkhı Beyyinelerin Tercihi Muhakeme Usûlü
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | İslam Hukuku |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 16 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 2 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 25 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.