In addition to being a Lebanese linguist, Butrus b. Bûlûs al-Bustânî is one of the intellectuals who had an important role in the literary awakening of the Arabic language and science. For this reason, his influence in conception, language, and literature was not limited to Lebanon, but also reached other Arabic countries and even many parts of the world. During the period of al-Bustani, in addition to the Sunni Muslim majority, many non-Muslim minorities had lived in the Syrian region. Non-Muslims were predominantly Orthodox, Catholic, Maronite, and Jews. Non-Sunni religious groups were Alevites, Ismailis, and Druzes. Each religious community had its hierarchy and a certain spirit of internal solidarity within the area. Most of these groups, after taking shelter in the secluded mountainous regions of Syria to avoid religious pressure, had lived isolated socially and culturally from both each other and the Sunni Muslim majority in the past. In this region, Butrus, who was a member of a Maronite family, learned Syriac very well as well as Arabic, which was his mother tongue. Al-Bustani acted as a translator between Ibrahim Pasha, the governor of Egypt of the day, and the British on the withdrawal of the Ottoman Empire from Lebanon and Syria. American missionaries also took part in the organization he established called al- Cem'iyyetü'l-ebiyyeti'l-ilmiyye. In addition, he actively worked in the translation of the Bible in Beirut. Al-Bustani conveyed the message of modernization in positive, practical, and peaceful ways, considering the potentials of that time. His life is a story of walking the line between Syrian patriotism and Ottomanism. Throughout his life, Butrus defended the necessity of separating religion from politics. Therefore, he had tried to set very clear boundaries between religious and civil authorities. He expressed that blind fanaticism arises from beliefs and religious misunderstanding. Although this outcry of his was perceived as an opposition to the state administration by some groups but on the contrary, he stood by the Ottoman state and did not call for a revolution against the rulers. His call was limited to reform, civilization, and equal rights between Turks and other inhabitants of the Ottoman Empire. Al-Bustani, in his conference "On Arab Literature" in February 1859 in Beirut, called for the revival of the Arabic language and culture, and told the audience that they were busy spreading the languages of various nations among the Arabs; He drew attention to danger by saying that Arabs "have a great tendency to learn foreign languages without paying attention to their mother tongue". According to him, grammar should be "reorganized" along with language to make language learning easier and more desirable. The thinker, who described the society he lived in as "a bridge between ancient sciences and modern sciences", accused his people of mental laziness and suggested resurrection initiations such as publishing art and science books, publishing periodicals, opening libraries, and establishing schools.
Arabic Language and Rhetoric Turkish Literature Butrus al-Bustanı Namık Kemal Ziya Gökalp.
Lübnanlı bir dil bilimci olmasının yanı sıra uluslararası eğitimci kimliği ile de tanınan Butrus b. Bûlûs el-Bustânî, Arap dilinin dünya çapındaki ilmî ve edebî uyanışında önemli payı olan fikir adamlarındandır. Bu nedenle de düşünce, dil ve edebiyattaki etkisi, Lübnan’la sınırlı kalmamış diğer Arap bölgelerine hatta dünyanın birçok bölgesine de ulaşmıştır. el-Bustânî’nin yaşadığı dönemde Suriye bölgesinde Sünni Müslüman çoğunluğa ek olarak birçok gayrimüslim azınlık yaşamaktadır. Gayrimüslimler ağırlıklı olarak Ortodoks, Katolik, Mârûnî ve Yahudilerdir. Sünni olmayan dinî gruplar ise Alevî, İsmâilî ve Dürzî gruplardır. Her dinî cemaatin kendi hiyerarşisi ve coğrafi izolasyonu içerisinde belirli bir iç dayanışma ruhu vardır. Bu grupların çoğu, geçmişte dinsel baskılardan korunmak için Suriye'nin tenha dağlık bölgelerine sığındıktan sonra hem birbirlerinden hem de Sünni Müslüman çoğunluktan sosyal ve kültürel olarak izole yaşamaktadırlar. Daha sonraları Mârûnî köylüler, ipek endüstrisinde iş aramak için güneye -Dürzi emirlerin hâkim olduğu- göç etmeye başladılar. Göç edilen bölgelerde Rum, Ortodoks ve Katolik aileler Şuveşfat, Kafr, Şîma ve Şemlân gibi bölgelerde küçük entelektüel merkezler kurmuşlardı. Mârûnî bir aileye mensup olan Butrus, bu bölgelerde ana dili olan Arapça yanında Süryaniceyi de iyi derecede öğrenmiştir. Daha sonra din görevlisi yetiştiren okullardan biri olan Ayn Varaka Medresesi’nde yaklaşık on yıl kadar dil, tarih, mantık, felsefe ve ulûmu’d-dîn dersleri okumuştur. Bu yıllarda özellikle dil alanında kendisini bir hayli geliştirmiş Arapça ve Süryanicenin yanında İtalyanca ve Latinceyi de dil birikimi içerisine dâhil etmiştir. Sonraki yıllarda öğrenim gördüğü bu okulda müderrislik yapma imkânı da bulmuştur. Bu okulda elde ettiği İngilizce birikiminden haberdar olan İngiliz siyasetçiler, kendisini özellikle bürokratik alanda mütercim olarak kullanmışlardır. Nitekim el-Bustânî, dönemin Mısır valisi İbrahim Paşa ile İngilizler arasında Osmanlı Devleti’nin Lübnan ve Suriye’den çekilmesi konusunda tercümanlık yapmıştır. Mütercimlik yaptığı dönemde Amerikan misyonerlerle dostluk kurmuş ve onların faaliyetlerine katkı sağlamıştır. Nitekim tesis etmiş olduğu el-Cem’iyyetü’l- edebiyyeti’l-ilmiyye isimli kuruluş bünyesinde Amerikan misyonerler de üye olarak yer almaktadır. Bunun yanında Beyrut’ta gerçekleştirilen Kitâb-ı Mukaddes tercümesi çalışmalarında da bilfiil görev yapmıştır. el-Bustânî, modernleşme mesajını, zamanının potansiyellerini göz önünde bulundurarak olumlu, pratik ve barışçıl yollarla iletmiştir. Onun hayatı, Suriye vatanseverliği ile Osmanlıcılık arasında bir çizgide yürümenin öyküsüdür. Birincisi her zaman en az ikincisi kadar yüreğine yakındır. Kendisine göre topyekûn olma, bölgesel bir bileşenle değil kültürel bir bileşenle başlamaktadır. Butrus hayatı boyunca dini siyasetten ayırmanın gerekliliğini savundu. Bu yüzden dinî ve sivil otoriteler arasına çok net sınırlar koymaya çalışmıştır. Kör fanatizmin inanç eksikliğinden ve dini yanlış anlamadan kaynaklandığını sıkça dillendirmiştir. Bu haykırışı bazı guruplar nazarında devlet yönetimine muhalif bir tavır gibi algılansa da aksine o, Osmanlı devletinin yanında durmuş ve yönetenlere karşı bir devrim çağrısında bulunmamıştır. Onun çağrısı, Türkler ile Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer sakinleri arasında reform, medeniyet ve eşit haklarla sınırlıdır. el-Bustânî, Şubat 1859'da Beyrut'ta, Arap dili ve kültürünün canlandırılması için çağrıda bulunduğu "Arap Edebiyatı Üzerine" isimli konferansında dinleyicilerine, çeşitli ulusların dillerini Araplar arasında yaymakla meşgul olduklarını; Arapların ise "ana dillerine dikkat etmeden yabancı dil öğrenmeye büyük bir eğilim gösterdiğini" söyleyerek bir tehlikeye dikkat çekmiştir. Ona göre dilin öğrenilmesini kolaylaştırmak ve daha arzu edilir kılmak için dil ile birlikte dilbilgisi de "yeniden düzenlenmelidir". Arapların dil mücadelesinin yanında medeniyete katkıları da unutulmamalıdır. İçinde yaşadığı toplumu "eski bilimler ile modern bilimler arasında köprü” olarak niteleyen düşünür, halkını zihinsel tembellik konusunda suçlamış ve onlara sanat ve bilim kitaplarının basımı, süreli yayınların yayınlanması, kütüphanelerin açılması, okulların kurulması gibi diriliş ortamları önermiştir.
Arap Dili ve Belagatı Türk Edebiyatı Butrus el-Bustânî Namık Kemal Ziya Gökalp.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat, Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Kabul Tarihi | 29 Kasım 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021Cilt: 21 Sayı: 2 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.