Islamic Law is a legal system based on the Qur'an and Sunnah as its primary sources. In order to interpret these sources, it is essential to determine the meanings attributed to the words that constitute these texts. Therefore, Islamic legal methodology includes special sections on the analysis of words. Specifically, in the Hanafī procedural tradition, issues related to wording are addressed under broad headings and more systematically than in other schools. When examining these classifications made by the Hanafis regarding the words, it is evident that they reflect the process from the assignment of meaning to the word to the derivation of the ruling from a nominal point of view. In this context, the first division concerns the allocation of meaning to the word (wāḍʿ). The second division addresses whether the meaning attributed to the word is clear or ambiguous (wuzūh-hafā). The third division examines whether the word is used with the meaning assigned to it (istiʿmāl), and the fourth concerns the conclusion of the meaning attributed to the word with the ruling (dalālah). However, al-Sadr al-Sharī'a argued that the division of words in terms of istiʿmāl should be presented before the words in terms of wuzūh-hafā, and this issue is evaluated in the article. The classifications made from the nominal point of view regarding the words are divided into four parts. The article discusses the nature of the perspective determined in each classification and evaluates the compatibility of the subcategories with the relevant perspective. In this respect, the division of words into four categories as hās, ʿām, mushtarak, and muawwal from the early periods continued until the 8th century AH. During this period, al-Sadr al-Sharī'a explicitly stated that the inclusion of muawwal in the classification in terms of wadʿ is not in accordance with the nominal point of view and replaced it with jam‘ al-munakkar. As a justification for this objection, he mentioned that the division of words based on wāḍʿ is the allocation of the word to meaning, that is, the wāḍiʿ's association of meaning with the word. In the case of the type of wording called muawwal, he stated that it is not the wāḍiʿī but the mujtahid’s interpretation. The responses given to these objections by the methodologists who adopted the relevant division are discussed, and the issue of whether or not muawwal is included in the wording in terms of wadʿ has been concluded. Additionally, the approaches to jamʿ munakkar are evaluated in this context. Another area where there is a different approach among jurists regarding the division of words is the types of words in terms of their usage (istiʿmāl). In Hanafī jurisprudence, these types of words are generally divided into four categories: literal, metaphorical, sariḥ, and kināyah. When classifying the words in terms of istiʿmāl, the use of the first meaning of the word by the speaker expresses haqiqah, while the transfer of the word to another meaning by establishing a relationship with the first meaning expresses majaz. In other words, if the use of the word in its first meaning or in a figurative sense is understood by the addressee at the first moment, this is expressed by the concept of sariḥ, while if the understanding of the speaker's intention requires explanation or presumptions, this is called kināyah. Although these types of words are considered to be related to each other, as mentioned, it is stated that there should be certain differences between the types that are related. Therefore, the definitions of sariḥ and kināyah indicate that these two concepts are types of literal and figurative speech. Consequently, the objections and arguments regarding the division of words in terms of istiʿmāl constitute another problematic aspect of the article. Within the framework of these issues, the study first presents the general approaches to wording in the Hanafī procedural tradition and then analyzes the types of wording in terms of wadʿ, including mushtarak-muawwal and sariḥ-kināyah, and the types of wording in terms of istiʿmāl, which constitute the problematic aspect, in line with general acceptance. As a result, different approaches to the types of muawwal, jam‘ munakkar, sariḥ, and kināyah are evaluated, and suggestions are presented on how these types of words should be categorized within the relevant divisions.
Islamic Law Sadr al-Sharīa Wording Taqsīm Wazʿ Istiʿmāl Jam‘ Munakkar Muawwal
İslâm Hukuku kaynağı itibariyle Kitap ve Sünnet’e dayanan bir hukuk sistemidir. Zikri geçen kaynaklarda yer alan nasların yorumlanabilmesi için bu nasları meydana getiren lafızlara yüklenen anlamın tespiti önem arz etmektedir. Bu sebeple İslâm Hukuk Usulü’nde lafızlara ait özel bölümlere yer verilmektedir. Nitekim Hanefî usul geleneğinde de lafızla ilgili konular geniş başlıklar etrafında ele alınmakta, hatta diğer ekollerden daha sistematik bir yapıda taksimler yapılmaktadır. Hanefîler’in lafızlara dair yapmış oldukları bu sınıflandırmalar incelendiğinde lafzın anlamla buluşturulmasından hükümle sonuçlandırma aşamasına kadarki süreci itibari bakış açısıyla yansıttığı görülmektedir. Bu bağlamda ilk taksim, lafza anlamın tahsisi (vazʿ), ikinci sırada lafza yüklenen mananın açık veya kapalı olması (vuzûh-hafâ), üçüncüsü lafza belirlenen anlamla kullanılıp kullanılmaması durumu (istiʿmâl), dördüncüsü ise lafza yüklenen anlamın hükümle sonuçlandırılmasıdır. (delalet) Hanefî usul eserlerinin neredeyse tamamında lafız taksimlerine dair sıralama bu şekliyle kabul edilmiştir. Bununla birlikte bahse konu sıralamada lafızların istiʿmâl açısından taksiminin, vuzûh-hafâ yönüyle lafızlara takdim edilmesi gerektiği Sadrüşşerîa tarafından dile getirilmiş ve makalede bu konu değerlendirilmiştir. Lafızlara dair itibari bakış açısıyla yapılan sınıflandırmalar ise kendi içerisinde dört kısma ayrılmıştır. Her bir sınıflandırma kendi içerisinde taksime tabi tutulurken belirlenen bakış açısının mahiyeti makalede tartışılmış ve netice itibariyle alt kategorilerin ilgili bakış açısıyla uyumu değerlendirilmiştir. Bu minvalde vazʿı itibariyle lafızların erken dönemlerden itibaren hâs, âm, müşterek ve müevvel şeklinde dörde taksim edilmesi, H. 8. asra kadar süre gelmiştir. Mezkûr zaman dilimiyle birlikte Sadrüşşerîa müevvelin vazʿı açısından yapılan sınıflandırmada yer almasının itibari bakış açısına uygun olmadığını sarahaten dile getirmiş ve bunun yerine cemʿ-i münekkere yer vermiştir. Bu itiraza gerekçe olarak da vazʿı itibariyle yapılan lafız taksiminin anlama lafzın tahsisi yani vâzıʿın lafızla anlamı ilişkilendirmesini zikretmiştir. Müevvel olarak isimlendirilen lafız çeşidinde ise vâzıʿın değil aksine müçtehidin tasarrufu olduğunu söylemiştir. Yapılan bu itirazlara ilgili taksimi benimseyen usulcülerin verdiği cevaplar ele alınmış ve müevvelin vazʿı açısından lafızlarda yer alıp almayacağı hususu bir sonuca bağlanmıştır. Ayrıca cemʿ-i münekkere dair yaklaşımlar bu bağlamda değerlendirilmiştir. Lafız taksimleriyle ilgili usulcüler arasında farklı yaklaşımın söz konusu olduğu diğer bir durum ise istiʿmali yönünden lafız çeşitleridir. Bu tür lafızlar Hanefî usullerinde genellikle hakikat, mecaz, sarih ve kinâye olmak üzere dört kısımda ele alınmıştır. İsiʿtimal açısından lafızlar sınıflandırılırken lafza belirlenen ilk anlamın konuşan tarafından kullanılması hakikati ifade ederken ilk anlamla ilişki kurularak lafzın başka bir anlama taşınması mecazı ifade etmektedir. Yani lafzın belirlenen ilk anlamında veya mecâzî anlamda kullanılması muhatap tarafından ilk anda anlaşılıyorsa bu durum sarih kavramıyla ifade edilirken konuşanın muradının anlaşılması beyana veya karinelere ihtiyaç duyuyorsa bu kinaye olarak isimlendirilmiştir. İstiʿmali açısından yapılan lafız çeşitleri ise zikredilen şekliyle birbirinin paydaşı olarak değerlendirilmekle birlikte birbirine paydaş olan türlerin aralarında belirli farklılıkların bulunması gerektiği ifade edilmiştir. Hal böyleyken sarih ve kinâye için yapılan tanımlamalar bu iki kavramın hakikat ve mecazın bir türü olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla istiʿmali açısından lafızların taksimine dair itirazlar ve savunular makalenin diğer problematiğini oluşturmuştur. Aktarılan meseleler çerçevesinde çalışmada öncelikli olarak Hanefî usul geleneğinde lafızlara dair genel yaklaşımlar ortaya konulmuş, problematiği oluşturan müşterek-müevvel ve sarih-kinaye kısımlarının yer aldığı vazʿı açısından lafız türleri ile istiʿmali açısından lafız türleri genel kabul doğrultusunda tahlil edilmiştir. Neticede müevvel, cem-i münekker, sarih ve kinaye türlerine dair farklı yaklaşımlar değerlendirilerek oluşan kanaat çerçevesinde bu tür lafız çeşitlerinin ilgili taksimlerde nasıl şekilleneceğine dair öneriler sunulmuştur.
İslâm Hukuku Sadrüşşerîa Lafız Taksim Vazʿ İstiʿmal Cemʿ-i Münekker Müevvel
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 13 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024Cilt: 24 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.