İnsan tek başına yaşayabilme kabiliyetine sahip olmayan, başka insanların varlığına ihtiyaç duyan toplumsal bir varlıktır. İnsanlık, yaratılış maksadının gerçekleşmesi için tarih boyunca hep başka insanlarla birlikte yaşamıştır. Bu nedenle Kur’ân insanlara, “Ey İnsanlar” şeklinde hitap etmiş, hayatı ve yaşamı toplumsal birlikteliği sağlayacak şekilde düzenlemiştir. XXI. yüzyılda küresel bir köy olarak adlandırılan ve herkesin birbiri ile iletişim araçları ile bağlanabildiği dünya hayatında, “ötekileştirme” diye adlandırılabilecek bir sorunla karşılaşmak kaçınılmaz hale gelmiştir. İnsanlar arasındaki ırk, cinsiyet ve kültürel farklılıkların birlikte yaşamaya engel olmaktan çıkması gerektiği günümüzde, sosyal hayatın buna göre düzenlenmesi gerekliliği açıkça ortadadır. Ama buna rağmen dünyanın farklı birçok bölgesinde insanlar arasında çatışmalar devam etmektedir. Hâlbuki günümüz uygarlık ve medeniyeti düzeyinde tüm bu farklılar, paylaşma ve bütünleşmeye sebep olması gerekirken ayrılıklar ve çatışmaların kaynağı olmuştur. Özellikle yaşadığımız çağda, içerisinde her zamankinden daha fazla tehdit bulunduran dünyayı, tüm insanların yaşayabileceği bir yer haline getirmek ve evrensel barış ve huzuru sağlamak gerekmektedir. Bunun için insanların farklılıkları birer zenginlik olarak görmesi ve birlikte yaşayabilme kültürünü öğrenmesi sağlanmalıdır. Bu durum ise bireylerin ve toplumların birbirini tanıyıp kabul etmesine ve güven ortamında birbirleri ile iletişim kurmalarına imkân sağlayacaktır. Farklı kültür, dil ve ırka sahip her kültürden insanların birbirleri ile sağlıklı iletişim kurabilmesini sağlayan en önemli faktör, bu insanlar arasında birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesidir. Birlikte yaşama, tüm farklılıklara ve aidiyetlere rağmen ortak bir paydada buluşarak birlik ve beraberlik içerisinde sosyal hayatın huzur ve güvenle devamını sağlamaktır. Bu anlayışın toplumun her ferdinde kültürel bir bilince dönüşmesi sağlanmalıdır. Çünkü birlikte yaşama kültürünü bilinç haline dönüştüremeyen toplumlarda kutuplaşma, ötekileştirme ve bunların doğal sonucu olarak şiddet olağan hale gelmektedir. Ama bireyler Kur’ân merkezli sağlıklı ve doğru bilgi ile yönlendirildiğinde tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılabilme ihtimali yükselecektir. İslam dini bu anlamda bireylerin huzur ve güven içerisinde yaşayabileceği bir sosyal sistemi, tüm insanlıkla buluşturmaktadır. Sevgi, saygı, adalet, dayanışma, istişare gibi birçok ilkeyi içerisinde barındıran İslam’ın birlikte yaşama kültürü, insanlığın ihtiyaç duyduğu bir sistem olarak ön plana çıkmaktadır. Kur’ân’ın öngördüğü sosyal hayat sistemi, Hz. Muhammed’in (as) kısa hayatında örnekliğini bulmuş ve insanlar arasında huzur ve refahın olduğu bir yaşam biçimi sağlamıştır. Bu örnek hayat şekli günümüze ışık tutmaktadır. Kur’ân’ın birlikte yaşama dair insanlığa öğrettiği ilke ve esaslar, hayata bakış açısı güç ve menfaat odaklı olan hikmet ve merhametten uzak insan toplulukları için hala referans olmaya devam etmektedir. Çünkü din hala bireysel ve toplumsal hayat üzerinde etkin olan bir güçtür. Günümüzde birlikte yaşama kültürünün oluşmasını sağlamak için toplumun genelinin birbirinden sorumlu olduğu bir sosyal adalet anlayışının yerleşmesini sağlamak gerekmektedir. Bu anlayışın kanunlarla veya yasalarla sağlanmasının pek mümkün olmadığı, insanlığın yeni tecrübelere ihtiyaç duyduğu açıkça ortadadır. Dolayısıyla, günümüzde artan kültürel parçalanmalar ve toplumsal ayrışmalar dikkate alındığında, birlikte yaşama kültürünün yeniden inşa edilmesi hayati bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Bu bağlamda, dinlerin –özellikle İslâm’ın– bu konuda hangi ilkeleri önerdiği ve bu ilkelerin pratiğe nasıl yansıdığı üzerinde durulması gerekmektedir. Bu çalışma, Kur’ân-ı Kerîm’in insanların farklılıklarına rağmen bir arada yaşayabilmesini mümkün kılacak ahlâkî ve toplumsal düzenlemelere nasıl zemin hazırladığını ele almaktadır. Bu bağlamda, el-İsrâ sûresinin 23-29. ayetleri, bireyin aile içi ilişkilerinden toplumsal sorumluluklarına, ekonomik ahlâktan kamusal davranışlara kadar uzanan geniş bir yelpazede birlikte yaşamanın ilkesel zeminini çizmekte ve adeta bir Kur’ânî ahlâk manifestosu sunmaktadır.
Humankind is not capable of living alone; it is a social being that needs the existence of other people. People have always lived with others throughout history to fulfill the purpose of creation. For this reason, the Qur'an addresses people as "O Humans" and organizes life and living in a way that ensures social coexistence. In the 21st century, in a world referred to as a global village where everyone is connected through means of communication, a problem called "othering" emerged. Nowadays, when racial, gender, and cultural differences between people are no longer obstacles to living together, it is clear that social life should be organized accordingly. But despite this, conflicts between people continue in many different parts of the world. However, at the level of today's civilization, all these differences have become sources of division and conflict instead of a cause for sharing and integration. Especially in our age, it is necessary to make the world, which contains more threats than ever before, a place where all people can live and to ensure universal peace and tranquility. For this, people must see differences as a richness and learn the culture of living together. Divine and human systems and orders have also aimed to provide this environment of peace and security. This has enabled individuals and societies to recognize and accept each other and communicate in an atmosphere of trust. The most important factor allowing people of different cultures, languages, and races to establish healthy communication is the development of a culture of coexistence among these people. Coexistence is to ensure the continuation of social life in peace and security in unity and solidarity by meeting on a common ground despite all differences and belongings. This understanding must be transformed into a cultural consciousness in every member of society. In societies that cannot transform the culture of living together into a consciousness, polarization, marginalization, and, as a natural consequence, violence becomes commonplace. It seems that it is not possible to eliminate this situation only with laws. However, when individuals are guided with healthy and accurate information centered on the Qur'an, the possibility of removing all negativities will increase .In this sense, Islam brings together all humanity with a social system where individuals can live in peace and security. Islam's culture of living together, which includes many principles such as love, respect, justice, solidarity, and consultation, stands out as a system humanity needs. The social life system envisioned by the Qur'an found its example in the short life of Prophet Muhammad and provided a way of life in which there is peace and prosperity among people. This exemplary way of life sheds light on our day. The principles that the Qur'an teaches to humanity about living together are still a reference for human societies whose perspective on life is centered on power and interest, far from wisdom and compassion. Because religion is still a force that impacts individual and social life. To create a culture of coexistence today, it is necessary to establish an understanding of social justice in which all members of society are responsible for each other. Achieving this understanding through laws or legislation is impossible, and humanity needs new experiences. Therefore, considering the increasing cultural fragmentation and social divisions today, rebuilding a culture of coexistence has become vital. In this context, it is necessary to examine what principles religions – especially Islam – propose and how they are reflected in practice. This study examines how the Qur'an lays the groundwork for moral and social regulations that allow people to live together despite their differences. In this context, verses 23-29 of Surah al-Isra outline the fundamental principles of coexistence across various areas, from individual family relationships to social responsibilities and economic ethics to public behavior, and effectively present a Qur'anic ethical manifesto.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Gönderilme Tarihi | 23 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 28 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025Cilt: 25 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.