Papalık tarihinde “Magnus” (büyük, yüce) sıfatına layık görülen ilk isim 440-461 yılları arasında görev yapan Papa I. Leo’dur. Leo’nun bu sıfatla nitelenmesinde birkaç önemli faktör bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Leo’nun Katolik Kilisesi içerisinde yapmış olduğu düzenlemelerdir. Mektuplarında görüldüğü kadarıyla Leo, piskoposların ve diğer kilise görevlilerinin rüşvet, yolsuzluk, kilise makamını kötüye kullanma gibi çeşitli yanlışlarına müdahale ederek düzeltmeye çalışmıştır. Kiliselerdeki ibadet düzeni, dinî törenler, evlilik, kadınlarla ilgili meseleler ve daha pek çok konuda tavsiye ve uyarılarda bulunarak Katolik Kilisesi’ni sistemli ve düzgün biçimde çalışan bir kurum haline getirmek için gayret göstermiştir. İkinci olarak Leo, Roma halkı ve dışarıdan Roma’ya gelen Hıristiyanlarla da kuvvetli bir iletişim kurmaya çalışmış ve devamlı olarak vaazlar vermiştir. Noel, Epifani, Paskalya, Yükseliş, İsa’nın Çilesi (Passion), Pentekost, Lent, diğer oruç günleri ve azizlerin anma günlerinde verdiği onlarca vaazı bulunmaktadır. Leo’nun vaazları Papalık tarihinde günümüze ulaşan en erken vaazlardır. Kendisinden önceki papaların da vaazlarının olduğu bilinmektedir ancak günümüze kadar ulaşmamıştır. Leo, içeriden yaptığı düzenlemelerle Katolik Kilisesi’ni korumaya çalıştığı gibi dışarıdan gelen saldırılarla aynı şekilde mücadele etmiştir. Leo’nun papalık faaliyetleri içerisinde öne çıkan meselelerden biri de heretiklerle ilgili problemdir. Leo hem mektuplarında hem de vaazlarında sık sık çeşitli heretik akımlardan bahsetmekte ve bu akımlara karşı dikkatli olunması için uyarılarda bulunmaktadır. Leo’yu meşhur yapan hadiselerden biri de 452 yılında Roma’yı işgale gelen Attila’yı durdurmasıdır. Her ne kadar araştırmacılar böyle bir olayın hiç yaşanmadığını ya da yaşanmış olsa bile abartılarak anlatıldığını belirtse de bu hikaye Katolik Kilisesi içerisinde yüzyıllar boyunca anlatılmış ve Leo’yu diğer papalardan daha önemli kılan olaylardan biri kabul edilmiştir. Papa I. Leo’yu Roma Katolik Kilisesi için dönüm noktası haline getiren ve onu Leo Magnus yapan husus ise Petrus’un otoritesine yapmış olduğu vurgudur. Bilindiği gibi Roma Kilisesi’nin kurucusu havari Petrus kabul edilmektedir. Leo’dan önceki papalar Roma Kilisesi’nin otoritesini ve diğer kiliseler arasındaki üstünlüğünü Petrus’un mezarının Roma’da olmasına dayandırırken Papa I. Leo bu otoriteyi doğrudan Petrus’un şahsına dayandırmıştır. Bununla da yetinmeyen Leo, Petrus’un Roma Kilisesi üzerinde hala etken güç olduğunu ve bu gücün de papalar aracılığıyla ortaya çıktığını iddia etmiştir. Böylece papalar doğrudan doğruya Petrus’un her anlamda varisi ve onun sözcüsü haline gelmiştir. Dolayısıyla papanın sözleri ve otoritesi aslında Petrus’un sözleri ve otoritesi olarak değerlendirilmeye başlamıştır. Leo, Petrus’un otoritesini ve dolaylı olarak Roma Kilisesi’nin üstünlüğünü ortaya koymak adına büyük çaba göstermiştir. Günümüze ulaşan mektuplarında ve vaazlarında hangi konu ile ilgili konuşursa konuşsun meseleyi bir şekilde Petrus’a bağlamakta ve Hıristiyan inancının tamamının temelinde havari Petrus’un olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. Burada zikredilen hususlar dışında Leo’yu önemli kılan bir diğer mesele de İsa’nın tabiatı hakkındaki söylemleri ve bu söylemlerin 451 Kadıköy Konsili’ne etkisidir. Leo, 440 yılında itibaren vermiş olduğu vaazlarda ve yazdığı mektuplarda Katolik inancına göre İsa’nın tabiatını anlatmaktadır. 431 yılındaki Efes Konsili’nde Nestorius’un aforoz edilmesi ve görüşlerinin yasaklanmasına rağmen kilise içerisinde İsa’nın tabiatı ile ilgili tartışmalar devam etmiştir. Constantinopolis piskoposu Flavianus ve Eutyches arasında bu konu ile ilgili çıkan tartışmanın büyümesi neticesinde Flavianus, Papa I. Leo’ya başvurmuş ve kendisinden yardım istemiştir. Bu istek üzerine Leo, Kadıköy Konsili’nde İsa’nın tabiatı hakkındaki görüşlerin temel metni kabul edilecek olan mektubu yazmıştır. Böylece Leo yüzyıllar boyunca tüm Hıristiyan dünyasını etkileyen önemli bir isim haline gelmiştir.
Pope Leo I, who served between 440-461, was the first person to be awarded the title of "Magnus" (great, supreme) in the history of the Papacy. There are several important factors in characterizing Leo with this title. The first of them is the arrangements that Leo made within the Catholic Church. As seen in Leo's letters, he intervened and tried to correct various mistakes of bishops and other church officials such as bribery, corruption, abuse of church office. He has endeavored to make the Catholic Church a properly functioning institution by giving advice and warnings on the order of worship, religious ceremonies, marriage, women's issues, and more. Secondly, Leo tried to establish a strong communication with the Roman people and the Christians who came to Rome from outside and gave sermons continuously. There are dozens of sermons presented on Christmas, Epiphany, Easter, Ascension, Passion, Pentecost, Lent, other fasting days, and saints' memorial days. Leo's sermons have been the earliest surviving ones in Papal history. It is known that the previous popes also had sermons, but they have not survived. Leo struggled with the attacks from outside in the same way as he tried to protect the Catholic Church with his internal regulations. One of the prominent issues in Leo's papal activities is the problem of heretics. In both his letters and sermons, Leo frequently mentioned various heretical currents and warned against these currents. One of the events that made Leo famous is that he stopped Attila, who came to invade Rome in 452. Although researchers state that such an event never happened or that it was exaggerated even if it did, this story has been told for centuries within the Catholic Church and has been accepted as one of the events that makes Leo more important than other popes. What makes Pope Leo I a milestone for the Roman Catholic Church and makes him Leo Magnus is his emphasis on Peter's authority. As it is known, the apostle Peter is accepted as the founder of the Roman Church. While the popes before Leo based the authority of the Roman Church and its superiority among other churches on the fact that Peter's tomb was in Rome, Pope Leo I based his authority directly on Peter’s personality. Leo also claimed that Peter was still the active power over the Roman Church and this power emerged through the popes. Thus, the popes became directly Peter's heirs and spokesmen in every sense. Therefore, the words and authority of the pope began to be considered as Peter's words and authority. Leo struggled to assert Peter's authority and indirectly the superiority of the Roman Church. Whatever he talks about in his letters and sermons that have survived to the present day, he somehow connected the issue to Peter and tried to prove that the apostle Peter is at the root of all Christian faith. Besides, another issue that makes Leo important is the discourses of Jesus about his nature and the effect of these discourses on the 451 Council of Chalcedon. Leo had mentioned about the nature of Jesus according to the Catholic faith in his sermons and letters since 440. Despite the excommunication of Nestorius and the prohibition of his views in the Council of Ephesus in 431, discussions about the nature of Jesus continued within the church. As a result of the growing debate on this issue between Flavianus and Eutyches, Flavianus, the bishop of Constantinople, applied to Pope Leo I and asked for his help. Upon this request, Leo wrote the letter, which would be considered the main text of the views on the nature of Jesus at the Council of Chalcedon. Thus, Leo has become an important person that has influenced the entire Christian world for centuries
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Kabul Tarihi | 9 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.