This study evaluates the effectiveness of the educational interventions of muḥaddithūn that warned against transmitting from weak transmitters, by examining a single case. The transmitter chosen as a sample is Sulaymān b. Arqam, who was the subject of admonitions by scholars of his time, such as: “When we were young, our teachers instructed us to avoid him.” The research was carried out in three stages. In the first stage, the life of Sulaymān b. Arqam and the ḥadīths he transmitted were investigated, and his role as a transmitter was analyzed. In the second stage, his teachers and students were examined, with the aim of clarifying obscure aspects of his biography and further assessing his transmission activity. In the third stage, all findings were discussed and evaluated. In the first two stages, qualitative data drawn from historical, ṭabaqāt, rijāl, jarḥ–taʿdīl, and ḥadīth literature were subjected to content analysis, and some of these data were quantified. The sources provide only limited biographical information on Sulaymān b. Arqam, yet the number of critical evaluations about him far exceeds the available biographical details. To compensate for this deficiency, his scholarly milieu and role in transmission were reconstructed through his teacher-student networks. When the locations of his teachers are taken into consideration, it becomes evident that Sulaymān b. Arqam cannot be regarded as a muḥaddith in the technical sense. His transmissions appear largely incidental and based on a limited course of study. Twenty ḥadīth critics expressed thirty-one judgments concerning him, all of which agreed on his weakness as a transmitter. The consensus is that he was a matrūk transmitter who fabricated ḥadīths, such that his reports could not even be cited for corroborative purposes, let alone as authoritative evidence. A total of 39 ḥadīths are attributed to him, transmitted by 22 of his students. However, given that 29 of his students not represented in the sources must also have transmitted at least some reports, it follows that no less than 42,64% of his transmissions failed to reach the ḥadīth corpus. This finding demonstrates the substantial impact of the criticisms directed at him. Nonetheless, some students appear to have transmitted from him due to their desire to obtain ʿālī isnāds that connected them to leading scholars of their time, or out of interest in the gharīb/fard ḥadīths he related. Particularly during the 4th/10th century, when interest in gharīb ḥadīths was prevalent, some of his reports continued to find mention in the sources. Examination of these citations shows that compilers often included his transmissions only in order to expose their defects, provide corroborative evidence (shāhid or mutābiʿ), or highlight their anomalies. Indeed, 24 of his 39 transmissions (61,5%) were cited alongside explicit notes that he was a weak transmitter. This indicates that the appearance of his reports in the literature does not invalidate the effectiveness of the admonitions against him. Likewise, the fact that more than half of his students were reliable does not imply that the criticisms failed. This is because muḥaddithūn often cited weak ḥadīths for specific scholarly purposes, such as identifying defects (ʿilal), collecting variant chains, demonstrating corroboration, evaluating transmitters, distinguishing sound routes, pursuing ʿālī isnāds, or recording unique reports. The findings of this study reveal that the preventative guidance given to students had a direct effect on the process of ḥadīth transmission. The research is significant as it tests the success of such preventative measures through the example of a single transmitter. The absence of similar studies in the existing literature further underscores its value. The study does not claim to measure the overall effectiveness of the jarḥ–taʿdīl enterprise, but rather aims to observe, through the case of one transmitter, the impact of admonitions to avoid weak transmitters.
Bu çalışma, muhaddislerin, zayıf râvilerden uzak durulması yönündeki eğitsel müdahalelerinin etkinliğini bir râvi üzerinden değerlendirmektedir. Araştırma kapsamında örnek olarak seçilen râvi, dönemin muhaddisleri tarafından "Biz gençken hocalarımız ondan uzak durmamızı tembih ederdi” şeklinde uyarılara konu olan Süleyman b. Erkam’dır. Çalışma üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada Süleyman b. Erkam’ın hayatı ve rivayet ettiği hadisler araştırılmıştır. Hayatı ve rivayet ettiği hadisler üzerinden hadisçiliği analiz edilmeye çalışılmıştır. İkinci aşamada hocaları ve öğrencileri araştırılmıştır. Hoca-talebe ilişkileri ile Süleyman b. Erkam’ın hayatındaki bilinmeyen ayrıntılar tespit edilmeye ve hadisçiliği analiz edilmeye çalışılmıştır. Üçüncü aşamada ise elde edilen tüm veriler tartışılarak sonuca ulaşılmıştır. Araştırmanın ilk iki aşamasında tarih, tabakât, ricâl, cerh-taʿdîl ve hadis literatüründen elde edilen nitel veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Bu verilerden bazıları sayısal verilere dönüştürülerek nicelleştirilmiştir. Kaynaklar, Süleyman b. Erkam’ın hayatına dair sınırlı bilgi sunmaktadır. Hakkında yapılan cerh değerlendirmeleri, hayatına dair verilen bilgilerden daha fazladır. Hayatına dair bilgi eksikliğini gidermek amacıyla hoca-talebe ilişkileri merkeze alınarak onun ilmî çevresi ve hadisçiliği analiz edilmiştir. Hocalarının ikamet ettiği bölgeler dikkate alındığında, Süleyman b. Erkam’ın teknik anlamda bir muhaddis olmadığı görülmüştür. Bu durum, onun rivayetlerinin büyük ölçüde rastlantısal ve sınırlı bir öğrenim sürecine dayandığını göstermektedir. Onun hakkında 20 hadis münekkidi 31 görüş belirtmiştir. Bu münekkitler, onun zayıf bir râvi olduğu hususunda görüş birliği içindedir. Onun metrûk bir râvi olduğu, hadis uydurduğu, bu sebeple hadislerinin ihticâc amacı şöyle dursun itibar amacıyla bile yazılamayacağı görüşü genel kabul görmüştür. Süleyman b. Erkam’ın rivayet ettiği 39 hadisin, 22 öğrencisi tarafından nakledildiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte, kaynaklarda rivayetlerine rastlanmayan 29 öğrencisinin de en az birer hadis nakletmiş olması gerektiği düşünüldüğünde, rivayetlerinin en az %42,64’ünün hadis kaynaklarına intikal etmediği anlaşılmaktadır. Bu bulgu, kendisine yöneltilen tenkitlerin büyük ölçüde etkili olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bazı öğrencilerin, onun, dönemlerinin önde gelen muhaddisleri durumundaki hocalarına ulaşan âlî isnadlar elde etmek istemeleri, ayrıca onun rivayet ettiği garîb/ferd hadislere olan ilgileri sebebiyle bazı rivayetlerine ilgi duydukları anlaşılmaktadır. Özellikle 4./10. asırda garîb hadislere duyulan genel ilgi sebebiyle hadislerinin az da olsa kaynaklarda zikredildiği görülmektedir. Kaynaklarda yer alan rivayetler incelendiğinde görülmektedir ki onun rivayetlerini eserlerine alan musannifler, illetlerini açıklamak, şâhid ve mütâbiʻ göstermek gibi amaçlarla söz konusu rivayetleri zikretmiştir. Süleyman b. Erkam’ın 39 rivâyetinin 24’ünü (%61,5) eserlerine alan musanniflerin hadisin hemen ardından Süleyman b. Erkam’ın zayıf bir râvi olduğuna dikkat çekmesi de bunu göstermektedir. Dolayısıyla rivayetlerinin bazı kaynaklarda yer alması ona yönelik sakındırmaların etkisiz kaldığı anlamına gelmemektedir. Onun öğrencilerinin yarısından fazlasının sika olması da yapılan tenkitlerin etkisiz kaldığını göstermemektedir. Zira muhaddisler, zayıf hadislerle istidlâl, âlî isnad ve garîb rivayet elde etme arzusu, rivayetlerin ziyâde içermesi, farklı tariklerin bir araya getirilmesi, mütâbaat ve iꜥtibâr sağlama, rivayetteki zaafın ve illetin tespiti, râviler hakkında cerh-taꜥdîl değerlendirmesi yapma ve sahih tarîki tespit etme gibi bazı akademik amaçlarla zayıf hadis rivayet etmektedir. Araştırma bulguları, öğrencilere yönelik önleyici yönlendirmelerinin hadis rivayet süreci üzerinde doğrudan etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırma, hadislerin güvenilir şekilde aktarımına yönelik bu önleyici tedbirin başarı düzeyini bir râvi üzerinden test etmesi açısından önem taşımaktadır. Literatürde benzer bir çalışmanın yapılmamış olması bu önemi pekiştirmektedir. Çalışmanın cerh-taꜥdîl faaliyetlerinin genel başarısını ölçmek gibi ciddi bir iddiası yoktur. Tenkit edilen bir râvi üzerinden zayıf râvilerden sakınılması yönündeki uyarıların etkisini görmek amaçlanmıştır.
| Primary Language | Turkish |
|---|---|
| Subjects | Hadith |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Submission Date | July 15, 2025 |
| Acceptance Date | December 1, 2025 |
| Publication Date | December 30, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Volume: 25 Issue: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.