The work of Adudüddin al-Îcî (d. 756/1355) er-Risâletü'l-wad'iyye, which brings the relationship between word and meaning to the agenda in a different way, has led to many discussions. The effects of these discussions reach the present day. In fact, it can be said that the works that emerged in this way have reached the level that will constitute the literature of an independent branch of science. While the relationship between phrasing and meaning before Îcî was dealt with mostly under the topics of kalam or rhetoric, the aforementioned relationship itself was examined together with Îcî. According to this, Îcî tries to explain how the meanings of the words are assigned in his epistle, while doing this, his words are divided into two, according to the fact that they signify primarily general and concrete meanings. It is seen that he makes a triple division in the form of proportionality that is formed by the combination of the meaning types he signifies, the person, the hades and the ones that are included in the part whose signification is universal. With this division, it gives information about the structures of genus nouns, infinitives, verbs and common words, and touches on the points where they differ from each other. On the other hand, he has examined the words that have concrete indications under four parts: world, letter, pronoun, noun sign, and mawsul. In particular, he objects to the traditional acceptance with his interpretation of letters, pronouns, nouns, signs and verses.
The aforementioned work of Îcî has been annotated by many people, especially his student Seyyid Sharif el-Cürcânî (d. 816/1413). If a chronological order is made, Ali Kushcu (d. 879/1474), Ebu'l-Kasım es-Samarkandi (d. 888/1483), Molla Câmî (d. 898/1492), and İsâmüddîn el-İsferâyînî and also ıt is seen that Kemâlüddîn Mes'ud Şirvânî (d. 905/1500) with his commentary titled Şerhu risâleti'l-wad'iyye.
Commentators have dealt with the treatise in many ways. It is seen that the arguments arising from the style of the treatise are intensely discussed in the commentaries, as well as the statement of the meaning of letters, pronouns, noun-i signs and mawsuls, which are the focus of the discussions and the purpose of writing the treatise. In addition, the nature of the division of words in the treatise is one of the other important problems that the commentators focus on. In fact, the problem in question contains a fundamental problem that reveals how the commentator will handle the pamphlet.
It is an indisputable fact that the first period commentaries that analyze er-Risâletü'l-wad'iyye, which we can accept as the founding text of the science of vaz', and seek answers to his questions, have an important place in the formation of the aforementioned science. The methods and approaches used while evaluating the text are the legacy of these commentators to the next generations. Since Shirvani's commentary is among the mentioned commentaries, it has a similar importance and it is necessary to reveal the evaluations in it. For this purpose, in the article, the problems that arise about the meaning of the utterances are shed light on, and answers to the problems are sought in Shirvani's first period commentaries together with Şerhu risâleti'l-wad'iyye. In addition, other annotations and annotations of er-Risâletü'l-vaz'iyye were also touched upon, so that different and similar approaches between Shirvani and other commentators were tried to be revealed.
Lafız ve anlam arasındaki ilişkiyi farklı bir biçimde gündeme getiren Adudüddin el-Îcî’nin (ö. 756/1355) er-Risâletü’l-vaz‘iyye isimli eseri, beraberinde pek çok tartışmanın meydana gelmesine sebep olmuştur. Söz konusu tartışmaların etkisi günümüze kadar ulaşmaktadır. Hatta bu minvalde ortaya çıkan eserlerin bağımsız bir bilim dalının literatürünü meydana getirecek seviyeye geldiği söylenebilir. Îcî öncesi lafız ve anlam arasındaki ilişki daha çok kelam veya belagate dair konular altında işlenirken Îcî ile birlikte mezkur ilişkinin bizzat kendisi incelemeye tabi tutulmuştur. Buna göre Îcî risalesinde lafızların anlamlarına nasıl vaz‘ edildiğini açıklamaya çalışmakta bunu yaparken lafızları öncelikle külli ve müşahhas anlamlara delalet etmelerine göre ikili bir taksime gitmektedir. Delaleti külli olan kısma dahil olanları ise delalet ettiği anlam türleri olan zat, hades ve her ikisinin birleşmesiyle meydana gelen nispet şeklinde üçlü bir taksim yaptığı görülmektedir. Bu taksimle cins isim, masdar, fiil ve müştak lafızların yapıları hakkında bilgiler vermekte, birbirlerinden ayrıldıkları noktalara temas etmektedir. Delaleti müşahhas olan lafızları ise alem, harf,zamir, ismi işaret ve mevsul olmak üzere dört kısım altında incelemiştir. Özellikle harf, zamir, ismi işaret ve mevsulun vaz‘ına dair yaptığı yorumla geleneksel kabule itiraz etmektedir.
Îcî’nin mezkur eseri başta öğrencisi Seyyid Şerif el-Cürcânî (ö. 816/1413) olmak üzere pek çok kimse tarafından şerh edilmiştir. Kronolojik bir sıra yapıldığı takdirde Ali Kuşçu (ö. 879/1474), Ebu’l-Kâsım es-Semerkandî (ö. 888/1483’den sonra), Molla Câmî(ö. 898/1492), ve İsâmüddîn el-İsferâyînî (ö. 945/1538) gibi Şerhu risâleti’l-vaz‘iyye adlı şerhiyle Kemâlüddîn Mes‘ud Şirvânî’nin (ö. 905/1500) de ilk dönem vaz‘ risalesi şarihlerinden birisi olduğu görülmektedir.
Şarihler risaleyi pek çok açıdan ele almışlardır. Tartışmaların odak noktasını teşkil eden ve risalenin yazılış amacını oluşturan harf, zamir, ism-i işaret ve mevsullerin yani delaleti müşahhas olan lafızların vaz‘ının beyanının yanı sıra risalenin üslubundan kaynaklanan tartışmaların da yoğun olarak şerhlerde ele alındığı görülmektedir. Ayrıca risaledeki lafız taksiminin mahiyeti de şarihlerin üzerinde durduğu diğer önemli problemlerden birisidir. Aslında söz konusu problem şarihin risaleyi hangi şekilde ele alacağını ortaya çıkaran temel bir sorunu barındırır. Buna göre şayet risaledeki taksim, akli taksim olarak kabul edilecek olursa taksimin bütün lafızları kuşatması beklenecek yok eğer taksim, itibari taksim olarak kabul edilirse bazı lafız türlerinin taksim haricinde kalması göz ardı edilecektir. Dolayısıyla ilk görüşü savunanların zorlama yorumlarda bulunması kaçınılmaz olacaktır.
Delaleti külli olan lafızların delalet ettikleri anlam türleri olan zat, hades ve nispetin mahiyeti, üzerinde durulan konulardandır. Bu bağlamda cins ismin zata delalet etmesi ile kastedilenin ne olduğu, aslında cins isme dahil olan masdarın ondan ayrılması ve ona mukabil bir grubu oluşturması ve Îcî’nin böyle bir yola neden başvurduğu cevabı aranan sorular olmuştur. Bunların yanında cins isim ve cins alem arasındaki fark, nispete delalet eden lafızların varlığı, fiil ve müştak lafızların tarifinden kaynaklanan problemler cevabı aranan diğer sorunlar olarak görülmektedir.
Vaz‘ ilminin kurucu metni olarak da kabul edebileceğimiz er-Risâletü’l-vaz‘iyye’yi, tahlil eden ve onun sorularına cevap arayan ilk dönem şerhlerinin mezkur ilmin teşekkülünde önemli yeri olduğu tartışmasız bir hakikattir. Metni değerlendirirken kullanılan metod ve yaklaşımlar ise bu şarihlerin sonraki nesillere bıraktığı miraslardandır. Şirvânî’nin şerhi de zikredilen şerhler arasında yer aldığı için benzer bir öneme sahiptir ve içerisindeki değerlendirmelerin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu amaçla makalede delaleti külli olan lafızların vaz‘ına dair ortaya çıkan problemlere ışık tutulmuş, Şirvânî’nin, Şerhu risâleti’l-vaz‘iyye’si ile birlikte ilk dönem şerhlerinde problemlere dair cevaplar aranmıştır. Ayrıca er-Risâletü’l-vaz‘iyye’nin diğer şerh ve haşiyelerine de yeri geldikçe temas edilmiş, böylece Şirvânî ve diğer şarihler arasındaki farklı ve benzer yaklaşımlar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Early Pub Date | December 30, 2021 |
Publication Date | December 30, 2021 |
Acceptance Date | November 29, 2021 |
Published in Issue | Year 2021Volume: 21 Issue: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.