Ali Ahmed Bakatheer, a Yemeni author born in 1910 in Indonesia, received his initial education in Yemen at his uncle’s madrasa, which provided classical education, and later assumed the position of a teacher at the same institution. Marrying in 1927, Bakatheer lost his wife and child four years later, prompting him to leave Yemen. He subsequently traveled to Aden, Somalia, and Saudi Arabia before finally settling in Egypt for university education. Feeling proficient in Arabic, Bakatheer pursued studies in English Language and Literature at Cairo University. After completing his training, he served as a teacher for a total of 15 years in Mansura and Cairo. While residing in Mansura in 1943, Bakatheer married a woman named Hacer for the second time and shared a room with the literary figure Naguib Mahfouz at the Maslahat al-funun Institution affiliated with the Ministry of Culture and Guidance. Bakatheer participated in numerous literary commissions at the institution where he worked and received various awards such as the Arts, Literature, and Social Sciences High Council award and the State Incentive award for his plays. Towards the end of his life, Bakatheer intended to write a historical play based on the conquest of Istanbul but passed away due to a heart attack in 1969. Ali Ahmed Bakatheer engaged in various literary fields such as poetry and novels. His most famous novels include Sallamat al-Kays, Wa İslamah!, Laylat al-nahr, eth-thaar’er al-Ahmer, Sirat-Shuja, and al-Fâris al-Jamil. Bakatheer’s interest in theater dates back to his university years. When his English teacher stated in a class that the structure of the Arabic language was unsuitable for opera (poetic theater), Bakatheer translated Shakespeare’s immortal work “Romeo and Juliet” into Arabic using a writing style specific to English called Running Blank Verse (free verse). Bakatheer, who always considered the Islamic creed in his poetry, novels, and plays, fought against a segment of writers aiming to distance Egyptian society from Islam or Arabism through his works. Therefore, he often chose the plots of his works from Islamic history to lift the dead weight off the Muslims of his time. In his plays based on Ancient Egyptian history, characters are portrayed with a proto-Muslim perspective. Continuing his theater writing with the play “Humam fi Bilad al-Ahqaf” in 1933, Ali Ahmad, inspired by Ahmad Shawqi, the most important representative of poetic theater in the Arab world, wrote this play. In the following years, Bakatheer reinterpreted some literary works of Western origin, particularly those of William Shakespeare, from an Eastern perspective. Anticipating the establishment of a Zionist state in Palestinian territories, the author drew attention to this issue about three years before the establishment of the state of Israel (1945) with his play “Shayluk al-Jadid”, inspired by Shakespeare’s play “The Merchant of Venice”. This play is the first theater written about the Palestine issue in the Arab world. The author, aiming to raise awareness in Western public opinion, translated his highly acclaimed play into English. Addressing daily societal issues such as family, gender inequality, communism, and Zionism in his works, he frequently wielded his pen on these matters. Particularly, he has presented a total of eight plays directly or indirectly against Zionism. Considering the almost identical form and intended messages between his first prose work, “Shayluk al-Jadid” and his later plays such as “at-Tawrāh al-daʼiʻah” it can be argued that there is no inconsistency in his theatrical endeavors. Some critics, like Sayyid Qutb, find the author’s solutions against Zionism romantic, attributing his intention to draw attention to the oppressed Palestinian people in Western public opinion. However, as a literary figure, Ali Ahmed Bakatheer is considered one of the boldest author of his time due to his foresight, courage, and rationality.
Yemen asıllı bir yazar olan Ali Ahmed Bâkesîr, 1910 yılında Endonezya’da doğdu. İlk eğitimini Yemen’de klasik türde eğitim veren amcasının medresesinde aldı ve bir süre sonra aynı medresenin müderrisliğini üstlendi. 1927 yılında evlenen Bâkesîr, dört yıl sonra eşini ve çocuğunu kaybettikten sonra Yemen’den ayrıldı. Sırasıyla Aden, Somali ve Suudi Arabistan’a gitti ve sonunda üniversite eğitimi için Mısır’a geldi.
Arap dilinde kendini yeterli gören Bâkesîr, Kahire Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı okudu. Formasyon eğitimini aldıktan sonra Mansura ve Kahire’de toplam 15 yıl boyunca öğretmenlik yaptı. 1943 yılında Mansura’dayken Hacer adında bir kadınla ikinci evliliğini yaptı. Yazar, Kültür ve İrşad Bakanlığı’na bağlı Maslahatu’l-Funûn Kurumu’nda edebiyatçı Necîb Mahfûz ile aynı odayı paylaştı. Bâkesîr, çalıştığı kurumun birçok edebi komisyonunda görev aldı ve yazdığı tiyatrolarla Sanat, Edebiyat ve Sosyal Bilimler Yüksek Kurulu Ödülü ve Devlet Teşvik ödülü gibi birçok ödül aldı. Hayatının sonlarına doğru kurgusunu İstanbul’un fethinden alan bir tarihi tiyatro yazma niyetinde olan Bâkesîr, 1969 yılında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ahmed Bâkesîr, şiir ve roman gibi çeşitli edebi alanlarda eserler verdi. En ünlü romanları Sellâmetü’l-Kays, Vâ İslâmâ!, Leyletü’n-nehr, es-Sâirü’l-ahmer, Sîretü’ş-Şucâ‘ ve el-Fârisü’l-Cemîl’dir. Bâkesîr’in tiyatroya ilgisi ise üniversitede henüz öğrenci olduğu dönemlere rastlar. İngilizce hocasının bir derste Arap dili yapısının operete (manzum tiyatro) uygun olmadığını söylemesi üzerine Shakespeare’in Romeo ve Juliet adlı ölümsüz eserini çok kısa bir sürede İngiliz dil yapısına has bir yazım türü olan Running Blank Verse (serbest müstezat) ile Arapçaya çevirdi. Gerek şiir ve romanlarda gerekse tiyatro oyunlarında İslam akidesini her zaman göz önünde bulunduran Bâkesîr, yazdığı eserlerle Mısır toplumunu İslam veya Araplıktan uzaklaştırmayı hedefleyen bir kesim yazara karşı mücadele verdi. Bu nedenle, yaşadığı dönemde Müslümanların üzerindeki ölü toprağı kaldırmak için ortaya koyduğu birçok eserinin kurgusunu İslam tarihinden seçti. Temasını kadim Mısır tarihinden alan tiyatrolarında ise karakterlerin proto-Müslüman bir portreye yerleştirildiği görülmektedir. 1933 yılında Humâm fî bilâdi’l-Ahkâf adlı oyunuyla tiyatro yazımını sürdüren Ali Ahmed, söz konusu oyunu Arap dünyasında manzum tiyatronun en önemli temsilcisi olan Ahmed Şevkî’den ilham alarak kaleme aldı. Takip eden yıllarda Bâkesîr, özellikle William Shakespeare’in kaleminden çıkan bazı Batı menşei edebi ürünü Doğu perspektifiyle yeniden yorumladı. Filistin topraklarında bir Siyonist devlet kurulması fikrini önceden sezen yazar, söz konusu topraklarda İsrail adında bir devlet kurulmadan yaklaşık üç yıl önce (1945), Shakespeare’in Venedik Taciri isimli oyunundan ilhamla bu probleme dikkat çeken Şeylûk el-Cedîd adlı tiyatrosunu kaleme aldı. Söz konusu oyun, Arap dünyasında Filistin meselesine dair yazılmış ilk tiyatrodur. Büyük bir ses getiren oyunu Batı kamuoyunda bir farkındalık yaratmak amacıyla kendisi İngilizceye çevirdi. Eserlerinde sosyal hayatın günlük problemlerini ele alan yazar, aile, kadın-erkek eşitsizliği, Komünizm ve Siyonizm gibi meselelere dair sıkça eserler verdi. Özellikle Siyonizm’e karşı doğrudan ya da dolaylı yoldan toplam sekiz tiyatro ortaya koydu. Onun ilk düz yazı çalışmalarından biri olan Şeylûk el-Cedîd ile son oyunlarından et-Tevrâtu’t-dâ‘i‘a arasında biçim ve anlatılmak istenen mesajların neredeyse aynı olması nedeniyle tiyatroculuğunda bir tutarsızlık olmadığı söylenebilir. Seyyid Kutub gibi kimi eleştirmenler, yazarın Batı kamuoyunda dikkatleri mazlum Filistin halkına çekmek için Siyonizm’e karşı ortaya koyduğu çözümleri romantik bulmaktadır. Ne var ki, bir edebiyatçı olarak gerek öngörü gerekse cesareti ve akılcılığı nedeniyle Ali Ahmed Bâkesîr, içinde bulunduğu dönemin en cesur kalemlerinden biridir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arap Dili ve Belagatı |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 23 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024Cilt: 24 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.